Eserleri » Özet Olarak İbadet Hükümleri
Arama:
Namaz Hükümleri →
← Taklit Hükümleri
Taharet Hükümleri
Mukaddes İslam şeriatı, taharet ve temizliğe özel bir önem vermiştir. Temizliğin sadece fıkıh literatüründe “habesten taharet” diye adlandırılan belli necasetlerden temizlenme yönüyle yetinmemiş; insanın manevi taharetini de dikkate almıştır. Zira insan bazı durumlarda nefsin zulmet ve karanlığının etkisi altında kalabilmektedir. Bu durumda iken Rabbine tam manada teveccüh edip yönelememektedir. Fıkıh literatüründe bu duruma “hades” denir.Hades, büyük ve küçük olmak üzere iki kısma ayrılır. Bunlardan her birini giderecek farklı sebepler vardır. Küçük hadesi gideren sebebe abdest, büyük hadesi gideren sebebe ise gusül denir. İnsan için ortaya çıkan bazı özel durumlarda “teyemmmüm” bu ikisinin alternatifi olabilmektedir.
Manevi yönün önemine binaen mukaddes İslam şeriatı bazı durum ve zamanlarda mükellefi, kendisinden bir hades çıkmadığı halde gusül almaya teşvik etmiştir. Bunlara müstahap gusüller denilmiştir. Cuma guslü ve Ramazan ayında kadir gecelerinin guslü, bu gusüllerdendir.
Bu açıklamalardan sonra iki bölümde taharet hükümlerini beyan edeceğiz:
Birinci Bölüm: Hadesten Taharet
11. Mesele: Abdest altı bölümden oluşur:
Birincisi: Yüzü yıkamaktır. Onun ölçüsü uzunlamasına alnın yukarısı ve başın ön kısmındaki saçların çıktığı yerden çenenin sonuna kadardır. Enine ise orta parmakla başparmağın arasında kalan bölüm (yani yüz, açık elle yıkadığında orta parmakla başparmağın arasında bulunan bölümü) yıkanmalıdır.
12. Mesele:İhtiyatı vacip olarak yüzü yukarıdan aşağıya doğru yıkamalıdır. Eğer yüzü yıkamaya aşağıdan veya ortadan başlarsa sakıncalıdır. Elbette yüzü yıkarken aşırı derece dikkate de gerek yoktur. Sadece yüzüne suyu yukarıdan dökmeli, sonra da onu eğik bir çizgi gibi yüzün iki tarafına doğru akıtmalıdır.
13. Mesele: Yüze suyu ulaştırması abdest kastıyla olmalıdır. Burada suyun hangi yöntemle yüzüne ulaştırıldığı fark etmez. İster avcuna aldığı suyu yüzüne döküp eliyle onu yüzünün tüm bölümlerine ulaştıracak şekilde sürsün; isterse yüzünü musluğun altına tutmak suretiyle suyu yüzünün yukarısından aşağısına doğru akıtsın veya yüzünü havuz veya benzeri su birikintisine yukarıdan aşağıya doğru yıkamayı riayet edecek şekilde soksun, fark etmez.
14. Mesele: Suyun hiçbir engele takılmadan yüzün yıkanması gereken bölümüne ulaşması vaciptir. Elbette yüzünde yara, irin ve kırıklık olduğu için onun üzerini sargı vb. bir şeyle kapatmış olan (cebire sahibi) kimse bu hükümden istisna edilmiştir. Bu durumdaki kişinin, yüzünden üzeri kapatılmış olan bölüme vardığında cebire (sargı vb.) üzerine elinin ıslaklığını çekmesi yeterlidir. Cebireyi kaldırmak zarar veya fazla meşakkate yol açacaksa kaldırılması gerekmez.
İkincisi: Sağ eli yıkamaktır. Onun ölçüsü, dirsekten başlayıp parmak uçlarına kadar olan bölümdür.
15. Mesele: Yıkamaya dirsekten başlamalı ve parmak uçlarında da sonlandırmalıdır. Dolayısıyla parmaklardan veya elin ortasından başlayıp dirseğe doğru yıkamak caiz değildir.
16. Mesele: Suyun ele ulaştırılması abdest kastıyla olmalı ve yüzü yıkamada beyan edilen yöntemlerden biriyle gerçekleştirilmelidir. Aynı şekilde su hiçbir engele takılmadan elin derisine ulaşmalıdır. Dolayısıyla süslenmek için tırnağına oje sürmüş kadın, çalışmasında yağ kullanan işçi, eline boya bulaşmış olan boyacı vb. kimseler abdest esnasında suyun ellerine ulaşmasını önleyecek bir engelin bulunmadığına dair itminan sağlamalıdırlar. Elbette sağ eli üzerinde cebire bulunan kimse yüzün yıkanmasında beyan edildiği gibi bu hükümden istisna edilmiştir.
Üçüncüsü: Sol eli yıkamaktır. Sağ elin yıkanmasında beyan edilenler onun için de geçerlidir.
Dördüncüsü: Başın ön kısmının meshedilmesidir. Onun haddi, başın en üst noktasından alnın üstüne kadar olan bölümdür. Bu alana kapalı üç parmak miktarında meshetmek iyi olmakla birlikte tek parmakla meshedilmesi de yeterlidir.
17. Mesele: Meshin başın derisi üzerine olması vacip değildir. Aksine saçın çıktığı yerdeki saç üzerine meshedilebilir. Elbette bu, saçın uzunluğununalnın önüne ve yüze dökülecek ölçüde olmaması şartıyla geçerlidir.
18. Mesele: Meshin elde kalan ıslaklıkla olması vaciptir. Sağ elin içindeki ıslaklıkla olması daha iyidir. Abdest alan kimsenin havanın sıcaklığı veya başka bir sebeple elleri kurumuşsa sakalındaki ıslaklıktan alıp başına meshedebilir. Fakat yeni bir su alıp meshetmesi caiz değildir. Ancak mesh için gerekli olan ıslaklığı - abdesti tekrarlamasına rağmen - tutamaması halinde yeni bir su alıp mesh edebilir.
19. Mesele: Eğer mesh eden uzuvla mesh edilen uzuv arasında – çok ince olup rutubetin mesh mahalline ulaşmasını önlemese bile - bir engel olursa mesh sahih olmaz. Cebire sahibi olan kimse bu hükümden istisna edilmiştir. Onun cebire üzerine mesh etmesi yeterlidir.
Beşincisi: Sağ ayağın üzerine mesh etmektir. Onun vacip miktarı uzunlamasına parmak uçlarından ayak üzerindeki çıkıntıya kadar olan yerdir. Hatta ihtiyatı vacip olarak meshi bacakla ayak arasındaki eklem yerine (mafsala) kadar uzatmak gerekir. Enine ise mesh denilecek miktarda olması yeterlidir, hatta bir parmağın genişliği kadar olsa da yeterlidir.
20. Mesele: Ayak üzerine mesh, başın mesh edilmesinde beyan edildiği gibi elde kalan ıslaklıkla yapılmalıdır. Sağ elle yapılması daha iyidir; gerçi sol elle de mesh etmesi caizdir.
21. Mesele: Eğer mesh eden uzuvla mesh edilen uzuv arasında bir engel olursa mesh sahih olmaz. Fakat o engel cebire olursa, başın meshinde beyan edildiği gibi onun üzerine mesh edilebilir.
Altıncısı: Sol ayak üzerine mesh etmektir. Sağ ayağın meshinde beyan edildiği gibi yapılır. Sol elle yapılması daha iyidir. Gerçi sağ elle de yapılması caizdir.
22. Mesele: Abdestin birkaç şartı vardır:
1- Niyet etmelidir. Yani onun abdest almadaki gayesi, Yüce Allah’ın emrine itaat olmalıdır.
2- Abdest suyu pak olmalıdır. Dolayısıyla necis olan bir suyla abdest sahih değildir.
3- Abdest suyu mubah olmalıdır. Gasp edilmiş bir suyla alınan abdest sahih değildir.
4- Abdest suyu mutlak (saf) su olmalıdır. Dolayısıyla gülsuyu gibi muzaf suyla abdest sahih değildir.
5- Abdest uzuvları pak olmalıdır. Yani abdest uzuvlarından her biri yıkama veya mesh esnasında pak olmalıdır.
6- Suyu kullanmanın şer’i bir engeli olmamalıdır. Aksi halde ileride açıklanacağı gibi teyemmüm vacip olur.
7- Tertip riayet edilmelidir. Yani abdeste yüzü yıkayarak başlamalı; sırasıyla sağ eli ve sol eli yıkamalı, sonra başı mesh etmeli, ardından iki ayağa mesh etmelidir. İhtiyatı lazım olarak sol ayağı sağ ayaktan önce mesh etmemelidir. Gerçi iki ayağı aynı anda mesh etmesi caizdir.
8- Örf açısından abdestin işleri art arda yapılmalıdır. Abdestte bir işin bitişi ile diğer işin başlangıcı arasında çok az zaman fasılası olmasında sakınca yoktur. Eğer suyun bitmesi veya unutkanlık gibi bir durum ortaya çıkarsa önceki uzuv kurumdan sonraki uzvun yıkanması veya mesh edilmesi yeterlidir.
9- Abdest alan kimse abdest işlerini tek başına yapmalıdır. Fakat mecburi durumda yapmaktan aciz kaldığı işlerde başka bir kişiden yardım alabilir. Bu durumda kendi eliyle mesh etmelidir. Eğer sakatlık gibi bir özür sebebiyle bunu yapamazsa kendisine yardım eden kişi, onun elindeki ıslaklığı alarak onunla mesh edebilir.
23. Mesele: Abdesti bozan şeyler şunlardır:
1- İdrarın çıkması
2- Gait/dışkı çıkması
3- Makattan mide gazının çıkması
4- İnsanın duyu organlarına baskın gelen uyku; yani onun gözünün kapanmasına, kulağının duymamasına ve herhangi bir şeyi algılayamamasına yol açan uyku. Delilik ve baygınlık gibi aklın ortadan kalkmasına yol açan durumlar da uyku hükmündedir.
5- Kadının istihaze kanı görmesi ki ileride açıklanacaktır.
6- Cünüp olmak. Gerçi cünüp olan kişiye sadece gusül almak vacip olur ki onun hükümleri de ileride açıklanacak.
24. Mesele: Abdestin idrar, gait ve mide gazıyla batıl olması hükmünden bir yer istisna edilmiştir. Eğer bunların çıkışı bir hastalıktan dolayı olur da hasta kimse bunların çıkışını önleyemezse ona “daim’ul-hades” denir. Eğer bunlar, hastanın abdest aldıktan sonra namazın bir bölümünü kılmasına mühlet vermeyecek ölçüde sürekli ve peyderpey ondan çıkıyorsa; abdest almalı ve namaz kılmalıdır, namaz esnasında hastalık sebebiyle kendisinden çıkan şeye itina etmemelidir. Bu kişi, kendisinden başka bir hades çıkmadıkça taharetinde bakidir.
25. Mesele: Namaz için ve küçük hadesten taharetin şart olduğu her ibadet için abdest almak vaciptir. Abdesti olmayan bir kimsenin vücudunun herhangi bir yerini Kur’an hattına temas ettirmesi caiz değildir. Hatta ihtiyatı lazım gereği vücudunun bir yerini “Allah” ismine ve Yüce Allah’a özel olan sıfatlara dokundurmamalıdır.
26. Mesele: Gusül irtimasi ve tertibi olmak üzere iki şekilde alınır.
İrtimasi gusülde bedenin tümünün bir defada suya daldırılması yeterlidir. Fakat tertibi gusülde önce baş ve boyun, sonra bedenin sağ tarafı ve ardından sol tarafı yıkanmalıdır.Elbette – ileride gelecek olan meyyit guslü dışında – gusüllerin çoğunda baş ile boyunu yıkadıktan sonra bedenin diğer uzuvlarını bir defada veya sağ ile sol arasında tertibi riayet etmeksizin tedrici olarak yıkamak caizdir.
Şunu da hatırlatmakta yarar var: Eğer duş ile gusül alıyorsa ihtiyatı vacip olarak başı yıkamadan önce ve aynı şekilde bedeni yıkamadan önce birkaç saniye duşun altından çıkmalı ve ardından o uzvun guslüne başlamalıdır.
27. Mesele: Guslün sahih olma şartları daha önce abdestin sahih olma şartlarında beyan edilen hususlardır. Bunlar: Niyetin yanı sıra suyun mutlak, pak ve mubah olması, beden uzuvlarının pak olması ve guslü – imkân dâhilinde – direkt olarak kendisinin yapması, suyu kullanmak için hastalık gibi şer’i bir mazeretin engel olmamasıdır. Gusül iki hususta abdestten farklıdır:
Birincisi: Gusülde baş ve boyunun ya da bedenin yukarıdan aşağı doğru yıkanması lazım değildir.
İkincisi: Muvalatı riayet şart değildir. Yani abdestte olduğu gibi gusüldeki işlerin art arda yapılması şart değildir. Binaenaleyh insan önce baş ve boynunu yıkayıp bir süre – hatta uzun bir süre – sonra bedeninin diğer uzuvlarını yıkayabilir.
28. Mesele: Cebire guslü de (meyyit guslü hariç) cebire abdesti gibidir. Sadece şu fark vardır: Cebire guslünde üzeri kapatılmış olan bölgede yara veya irin varsa mükellef gusül yapıp cebire üzerine mesh etmekle teyemmümü seçmek arasında seçim yapma hakkına sahiptir. Fakat eğer cebire kırık üzerinde ise bu durumda vazifesi gusül almak ve cebire üzerine mesh etmektir.
29. Mesele: Guslün vacip olmasına neden olan sebepler şunlardır:
a) Cenabet, b) Hayız, c) Nifas, d) İstihaze, e) Ölüm, f) Ölüye dokunma
30. Mesele: Cenabet iki şekilde gerçekleşir:
Birincisi: Meni çıkması; ister cinsel ilişki ile olsun, ister uyurken olsun veya başka şekilde olsun, fark etmez. Meni; yapışkan ve yoğun bir sıvıdır; bazen sarıya veya yeşile çalan süt renkli özelliği olan bu sıvının mayalanmış hamura benzer bir kokusu vardır. Genellikle cinsel zevkin zirvesinde sıçrayarak çıkar ve çıkışının ardından bedenin gevşemesine yol açar.
Eğer birinden bir sıvı çıkar ve bunun meni olup olmadığında şek ederse; eğer zikri geçen üç özelliğe (şehvetle çıkması, sıçrayarak çıkması ve bedenin gevşemesi) sahipse onun meni olduğuna hükmedilir. Eğer bu özelliklerden birini taşımazsa meni değildir. Fakat hasta birinde sadece şehvetle çıkması, meni olduğuna hükmedilmesi için yeterlidir.
Buraya kadar söylenenler erkeğin menisi ile ilgili idi. Kadın konusuna gelince; cinsel zevkin zirvesine ulaştığında onun vajinasından çıkan sıvı erkekteki meni hükmündedir. İster uykuda çıkmış olsun ister uyanık olduğunda, fark etmez.
İkincisi: Eğer erkeğin cinsel aletinden sünnet yerine kadar olan bölümü kadının vajinasına veya anüsüne girecek olursa, bu cinsel ilişki neticesinde, meni gelmese dahi hem erkek hem de kadın cünüp olur.
31. Mesele: Namaz gibi büyük hadesten taharetin şart olduğu amelleri yerine getirmek için cenabet guslü lazımdır. Cünüp olan kimseye birkaç şey haramdır:
1- Bedeninden bir yeri Kur’an hattına dokundurması
2- Bedeninden bir yeri “Allah” lafzına dokundurması ve – ihtiyatı vacip olarak – “yaratan” gibi Allah’a has olan isim ve sıfatlara temas etmesi
3- Vacip secde ayetlerini okuması; Secde suresinin on beşinci ayeti, Fussilet suresinin otuz yedinci ayeti, Necm suresinin altmış ikinci ayeti ve Alak suresinin on dokuzuncu ayeti.
4- Camiye girmesi veya orada durması ya da oradan bir şey alması veyahut oraya bir şey bırakması. Hatta ihtiyatı vacip gereği oradan geçerken veya dışarıda durduğu halde camiye bir şey bırakmamalıdır.
Elbette cünüp olan kişi camiden geçebilir. Şöyle ki caminin bir kapısından girip diğer kapısından çıkabilir. Ancak Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi bundan istisnadır. Onlardan geçmek cünüp olan kişiye haramdır. Masumların kabirleri ve imamların haremleri, bu hükümde diğer camilerin hükmünü taşır.
32. Mesele:Hayız, kadınların görmeye alıştıkları ve çok iyi tanıdıkları kandır. Genellikle düzenli olarak her ay kadınlardan bu kan çıkar. Bu kan, kırmızı veya siyaha çalan kırmızı renge sahiptir; çıktığında sıcak, basınçlı ve yakıcı olur. Kendisinden bu kan çıkan kadına hayız denir.
33. Mesele: Hayızkanı kameri yıla göre dokuz yaşını tamamlamış[şemsi yıla göre takriben sekiz yıl, sekiz ay ve yirmi günü tamamlamış] olan kızlardan çıkar. Kameri yıla göre altmış yaşını [şemsi yılla takriben elli sekiz yıl ve seksen günü] tamamlayınca da kesilir. Dolayısıyla dokuz yaşını tamamlamadan önce görülen kan hayız değildir. Aynı şekilde altmış yaşından sonra gördüğü kan hayız hükmünü taşımaz.
34. Mesele:Hayız kanının görüleceği müddet – birleştirilerek de olsa – en az üç gündür. En fazla görüleceği süre ise on gündür. İlk üç günde ve bunlar arasındaki gecelerde kan art arda gelmelidir. Dolayısıyla eğer kan, üçüncü günden önce kesilirse hayız hükmü taşımaz.
35. Mesele:Hayız kadın iki kısımdır:
Birincisi: Adet sahibi kadındır. Yani onun hayız dönemi düzenlidir.
İkincisi:Adeti olmayan kadındır.
Adet sahibi kadın da üç kısımdır:
1- Belli vakit ve sayıda adet gören kadın
2- Belli sayıda adet gören kadın
3- Belli vakitte adet gören kadın
Adeti olmayan kadın da üç kısımdır:
1- İlk kez adet gören kadın
2- Kendisine adet edinmemiş kadın
3- Adetini unutan kadın
Hayız kadınla ilgili hükümlerle aşina olmak için ilmihal kitabına müracaat edebilirsiniz.
36. Mesele: Hayız kadının namaz kılması, oruç tutması ve tavaf yapması sahih değildir. Ramazan ayında hayızlı iken tutamadığı oruçları daha sonra kaza etmelidir. Fakat hayızlı iken kılamadığı namazların kazası vacip değildir.
Hayız halindeki bir kadını boşamak (istisna edilen yerler dışında) geçersizdir. Hayız kanı gördüğü sırada kocasının vajinadan onunla ilişkiye girmesi caiz değildir. 31. meselede belirttiğimiz cünüp olan kimseye haram olan işlerin tümü hayızlı kadına da haramdır.
37. Mesele:Hayızlı kadının, hayız kanı kesildikten sonra namaz gibi büyük hadesten taharetin şart olduğu ameller için hayızguslü alması gerekir.
38. Mesele:Nifas, kadının doğum anında veya doğum yaptıktan sonra doğum sebebiyle gördüğü kandır. Bu kanı gören kadına nufesa denir. Nifas kanının en az haddi yoktur; yani sadece bir anlık olabilir. Nifasın en fazla görülebileceği süre ise on gündür. Dolayısıyla eğer on günden fazla kan görürse ve onun adet günlerinin sayısı belli ise; mesela beş gün ise, adeti sayısında olan miktarı nifas kanı olarak saymalı ve geri kalanının istihaze kanı olduğuna karar vermelidir.
Eğer hayızda belli bir adeti yoksa on gün içinde gördüğü kanı nifas saymalı ve daha sonrasında gördüğü kanın istihaze olduğuna karar vermelidir.
39. Mesele:Nifas kanı görmüş olan kadına vacip ve haram olan şeyler hayızlı kadın hakkındaki hususlardır. Sadece şu fark vardır ki; nüfesa kadının vacip secdesi olan ayetleri okuması, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebi’den geçmesi, diğer camilere girmesi ve onlara bir şey bırakmasının haram oluşu ihtiyatı vaciptir.
40. Mesele: Nifas olan kadın, nifas kanından temizlendikten sonranamaz gibi büyük hadesten taharetin şart olduğu ameller için nifas guslü alması gerekir.
41. Mesele:İstihaze, kadınların gördüğü bir kandır. Bu, hayız veya nifas ya da yara veyahut çıban sebebiyle görülen bir kan değildir. İstihaze kanı – hayız kanının aksine – genellikle sarı renkli ve incedir. Sıcak ve yakıcı değildir. Bu kanı gördüğünde kadına “müstehaze” denir.
42. Mesele: İstihaze üç kısımdır:
1- Çok istihaze: Kan, mahalle konulmuş olan pamuğu tamamen kapsar ve pamuğun diğer tarafına geçerek pede bulaşır.
2- Orta istihaze: Kan, pamuğu kapsamış ama pamuğun diğer tarafından çıkmamış ve pede bulaşmamıştır.
3- Az istihaze: Kan, sadece pamuğun üzerinde kalmış ve az olduğu için onun içine dalmamıştır.
43. Mesele: Çok istihaze gören kadın üç gusül almalıdır: Bir gusül sabah namazı için, bir gusül –art arda kılması şartıyla – öğlen ve ikindi namazları için ve bir gusül de –art arda kılması şartıyla – akşam ve yatsı namazları için almalıdır. Eğer bu namazları birbirinden ayırarak kılacak olursa her namaz için ayrı bir gusül almalıdır.
44. Mesele: Orta istihaze gören bir kadın her namaz için bir abdest almalıdır. İhtiyatı vacip olarak da her gün tüm abdestlerden önce bir gusül almalıdır.
45. Mesele: Az istihaze gören bir kadın vacip veya müsthap olan her namaz için bir abdest almalıdır.
46. Mesele: Müstehaze kadın, kanı kesildikten sonra namaz için taharet almalıdır. Eğer istihazesi az veya orta düzeyde ise tahareti abdestledir ve eğer istihazesi çoksa gusül almalıdır.
Müstehaze kadının taharet (abdest veya gusül) almadan önce bedeninin bir yerini Kur’an hattına dokundurması caiz değildir. Taharet aldıktan sonra bu caiz olur ama namazı tamamlanıncaya kadar geçerlidir.
Hayız kadın için zikredilen diğer hükümler müstehaze kadın için geçerli değildir. Dolayısıyla kocasıyla ilişkiye girmesi caizdir; camilere girebilir, oralarda durabilir veya bir şey bırakabilir. Aynı şekilde vacip secdesi olan ayetleri de okuyabilir.
47. Mesele: Müslüman olan ve Müslüman hükmündeki kimsenin ölüsüne gusül verilmesi vaciptir.Hatta Müslümanın düşük olan dört kameri ayını tamamlamış çocuğuna da gusül verilmelidir. İhtiyatı vacip olarak dört kameri ayından az olsa da ona cenaze guslü verilmelidir.
Cenaze guslü şu şekilde verilir: Ölünün bedenine sırasıyla; sidir karışımlı suyla, kâfur karışımlı suyla ve halis suyla gusül verilir.
Meselenin detayları ile ilgili daha geniş bilgi için ilmihal kitabına müracaat edebilirsiniz.
48. Mesele: Eğer birisi ölen bir insanın bedenine [soğuduktan sonra ve guslü tamamlanmadan önce] dokunacak olursa; yani bedeninin bir yerini onun bedenine değdirirse “messi meyyit guslü” almalıdır. Burada ölen kimsenin Müslüman veya kâfir olması arasında hiçbir fark yoktur. Aynı şekilde ıslak veya kuru iken dokunma arasında da fark yoktur.
Bu gusül, küçük hadesten taharetin şart olduğu namaz ve Kur’an hattına dokunmak gibi işler için vaciptir. Fakat camilere girmek veya camilerde durmak, vacip secde ayetlerini okumak için bu guslü yerine getirmek lazım değildir.
Giriş bölümünde de ifade ettiğimiz gibi esasen müstehap gusüller büyük veya küçük bir hadesi gidermek için değildir. Aksine bu gusüllerin rolü sadece insanı bazı ibadetleri daha iyi şekilde yapmaya hazırlamaktır. Mesela ihram guslü veya Mekke, Medine gibi kutsal mekânlara girmek için alınan gusül. Bazen de bir gusül, muayyen bir zamanın faziletinden ve beğenilmiş oluşundan dolayı müstehap olabilmektedir. Cuma gününün guslü ve mübarek Ramazan ayındaki kadir gecelerinin guslü bu kabildendir.
Şunu belirtmek gerekir ki: [müstehaplığı sabit olan] müstehap gusüller abdestin yerine geçer. Aynı şekilde kendisinden büyük hades çıkmış olan kimse namaz gibi taharetin şart olduğu işlerde müstehap gusülle yetinebilir ve başka bir gusül almasına gerek yoktur.
49. Mesele: Yedi yerde gusül veya abdest yerine teyemmüm almak sahihtir:
1- Mükellef, abdest veya gusül vazifesini yerine getirmek için yeterli suya sahip olmadığında
2- Su vardır ama mükellefin ona ulaşması mümkün değil. Ya ihtiyarlık ve felç olma gibi sebeplerden dolayı suya ulaşamıyor veya suya ulaşması haram bir işi yapmasını gerektiriyor. Mesela mubah su gasp edilmiş bir kaptadır ve abdest alırken o kabı kullanması gerekmektedir.
3- Mükellef suyu abdest veya gusül için kullandığında kendisi veya kendisine bağlı ve yaşamı kendisi için önemli olan birinin susuz kalmasından endişe ederse. Bu, suyun hem içmek hem de taharet için yeterli olmadığı yerde geçerlidir.
4- Eğer vakit dar olursa; şöyle ki abdest veya gusül almak vaktinde kılınacak tam bir namaz için yetersiz olursa teyemmüm etmelidir.
5- Abdest veya gusül için su elde etmek veya onu kullanmak genellikle tahammül edilemeyecek ölçüde bir zorluk ve meşakkate sebep olursa teyemmüm etmelidir.
6- Abdest veya gusül için suyu kullanması, önemi bunlardan daha az olmayan başka bir vaciple çatışırsa; mesela bedeni veya elbisesi necis olmuştur ve az miktarda suya sahiptir. Eğer bu suyu abdest veya gusül için kullanırsa bedeni veya elbisesindeki necaseti giderecek başka su yoktur. Burada yapması gereken şey, mevcut olan suyla bedeni veya elbisesindeki necaseti temizlemek, abdest veya gusül yerine de teyemmüm almaktır.
7- Eğer abdest veya gusül almakla suyun kendisine zarar vereceğinden korkuyorsa; mesela su kullanması onda bir hastalığın çıkmasına yol açacaksa veya hastalığının uzamasına sebep olacaksa ya da hastalığını daha şiddetli bir hale getirecekse ve tedavi sürecini zorlaştıracaksa teyemmüm etmelidir.
50. Mesele: Yer denilen her şeyin üzerine teyemmüm etmek sahihtir. Toprak, çakıl, taş ve diğer şeylerin üzerine teyemmüm yapılabilir. Elbette teyemmüm edilen şeyden bir miktarı ele yapışmalıdır. Binaenaleyh üzerinde toz bulunmayan saf taş üzerine teyemmüm etmek ihtiyatı lazım olarak sahih değildir.
51. Mesele: Teyemmüm için aşağıdaki işleri yapmak gerekir:
1- İki elin içini birlikte yere (üzerine teyemmüm sahih olan şeye) vurmak veya bırakmak; farz ihtiyata göre, iki elin içini aynı anda toprağa vurmalıdır.
2- İki elin içini alnın tamamına, saçın çıktığı yerden kaşlara ve burnun üst kısmına kadar çekmek. Farz ihtiyat gereği eller, alnın iki tarafına da çekilmelidir.
3- Sol elin iç tarafını sağ elin üstünün [bilekten parmak uçlarına kadar] tamamına çekmek.
4- Sağ elin iç tarafını sol elin üstünün [bilekten parmak uçlarına kadar] tamamına çekmek.
52. Mesele: Teyemmümün şartları şunlardan ibarettir:
1- Teyemmüm eden kişi 49. meselede belirtildiği gibi gusül veya abdest almak konusunda mazeretli olmalıdır.
2- Yüce Allah’a itaat niyeti ile teyemmüm etmelidir.
3- Teyemmüm ettiği şey pak ve mubah olmalıdır, teyemmümüm sahih olmadığı başka bir şeyle – ağaç talaşı gibi – karışmamışolmalıdır.
4- Alını mesh etmek ihtiyatı vacip gereği yukarıdan aşağı doğru olmalıdır.
5- Mükellef, vaktin sonuna kadar su kullanma konusundaki mazeretin bertaraf olacağından ümidini kesmiş olmalıdır. Bu, onun namaz veya muayyen zamanı olan herhangi bir vacibi yerine getirmek istemesi durumundadır.
6- İmkân dâhilinde teyemmüm işlerini mükellefin kendisi yapmalıdır.
7- Teyemmüm işlerini art arda yapmalı; onlar arasında “peş peşe yapmadı” denilecek ölçüde fasıla vermemelidir.
8- Mesh eden uzuvla (iki elin içi) mesh edilen uzuv (alın ve iki elin üstü) engel olmamalıdır.
9- Alını sağ elden önce ve sağ eli de sol elden önce mesh etmelidir.
53. Mesele: Bir mazeretten dolayı teyemmüm ile namaz kılan kimsenin özrü namaz vakti çıkmadan önce veya çıktıktan sonra bertaraf olursa, namazı tekrar kılmasına gerek yoktur.
54. Mesele: Eğer birinden (cenabet gibi) büyük bir hades meydana gelir ve mazereti sebebiyle teyemmüm ederse; sonra ondan küçük bir hades çıktığında gusül yerine almış olduğu teyemmümü batıl etmez. Dolayısıyla imkânı varsa abdest almalı ve eğer mümkün değilse abdest yerine teyemmüm etmelidir.
55. Mesele: Necasetler on şeydir:
1 ve 2- İnsanın ve eti haram olup sıçrayan kana sahip hayvanların idrar ve dışkısı. Yani damarı kesildiğinde kanı sıçrayarak çıkan ve eti haram olan hayvanların idrar ve dışkısı necistir. Aynı şekilde ihtiyatı vacip gereği sıçrayan kanı olmayan ve eti necis olan hayvanın da idrarı necistir. Elbette kuşların [eti haram olanların dahi] dışkıları paktır.
3- İnsan ve sıçrayan kanı olan hayvanların murdarı. Aynı şekilde hayatta iken onların bedenlerinden ayrılmış parçalar.
4- İnsan ve sıçrayan kanı olan her hayvanın – ihtiyatı vacip gereği eti helal olsa bile – menisi.
5- İnsan ve sıçrayan kanı olan her hayvanın bedeninden çıkan kan.
6 ve 7 – Köpek ve karada yaşayan domuz.
8- Şarap ve ihtiyatı vacip gereği arpa suyu da ona eklenebilir.
9- Kâfir (Hıristiyan, Yahudi ve Zerdüşt necis değildir).
10- Necaset yiyen ve insan dışkısı yemeye alışmış hayvanın teri.
56. Mesele: Eğer zikri geçen necasetlerden biri pakolan bir şeye değerse ve bunların her ikisi veya biri ıslak olur ve ıslaklığı diğerine sirayet ederse, pak olan şey de necis olur. Fakat eğer her ikisi de kuru olursa veya onlardan birinde olan ıslaklık diğerine geçmeyecek kadar az olursa necis şeydeki necaset pak olan şeye sirayet etmez.
Eğer necis olan şey zikri geçen şartlar dâhilinde pak olan başka bir şeyle birbirine değecek olursa onun necaseti pak olan şeye geçer. Ancak necasetin kendisiyle necis olan şey arasında üç veya daha fazla vasıta olursa necaset pak olan şeye geçmez.
57. Mesele: On iki şey necis olan bir şeyi temizler ki bunlara mutahhirat/temizleyiciler denir.
Birinci Temizleyici: Su
Maksat bilinen sudur; ister akarsu olsun, ister yağmur suyu olsun veya kuyu suyu olsun… Fıkıh ıstılahında ona mutlak su denilir. Bunun karşısında “muzaf su” vardır. Muzaf su, ismine “su” lafzının izafe edildiği her türlü sıvıya denilir. Gül suyu, nar suyu, üzüm suyu gibi…
Mutlak sumu’tasım/korunaklı ve gayri mu’tasım/korunaksız olmak üzere iki kısma ayrılır:
Mu’tasım su, necis bir şeyle temas ettiğinde rengi veya tadı ya da kokusu necasetle değişmedikçe necis olmayan sudur.
Gayri mu’tasım su isenecis bir şeyle temas eder etmez – necasetin üç özelliğinden hiçbirini almasa dahi – necis olan sudur.
Mu’tasım sular birkaç kısımdır:
1- Kür su: Kür su, 36 inç küp ( yaklaşık 384 litre miktarında) sudur. Borularla büyük membalardan veya arıtma depolarından evlerin musluklarına gelen su kür sudur.
2- Kuyu suyu.
3- Akarsu; ırmak, nehir ve çeşmelerin suyu.
4- Yağarken yağmur suyu.
Gayri mu’tasım sulara örnek olarak küçük havuzlarda veya kaplarda ya da şişelerde veya çukurlarda (kuyu suyu hariç) bulunan durağan suları gösterebiliriz. Bunların miktarı kür sudan azdır. Fıkıh literatüründe ona “az su” denilir.
58. Mesele: Necis olan her şey bir defa az su veya kür suyla yıkandığında pak olur. Elbette az suyla yıkandığında onun atık suyu ayrılmalıdır. Bundan birkaç durum istisna edilmiştir:
1- Şarap ile necis olmuş tabak; mesela şarap içilmiş şişe ve bardak ki temizlenmesi için üç defa suyla yıkanması gerekir.
2- İçinde çöl sıçanının öldüğü veya içinden domuzun sıvı bir şey içtiği tabak; temizlenmesi için yedi defa yıkanmalıdır.
3- Köpeğin içinden sıvı bir şey içtiği veya yaladığı bir tabak; temizlenmesi için önce toprakla sürtülmeli, sonra da iki defa yıkanmalıdır. Eğer köpeğin ağız suyu tabağın içine düşmüşse veya bedeninin diğer yerleri tabağa temas etmişse ihtiyatı vacip gereği önce toprakla sürtülmeli, daha sonra üç defa suyla yıkanmalıdır.
4- Yemek yemeyen ve sadece süt emen erkek veya kız çocuğunun idrarı ile necis olan bir şeyi temizlemek için onun üzerine, necis olan yerlerin tamamına ulaşacak ölçüde azıcık su dökmek yeterlidir ve bundan fazlasına gerek yoktur.
5- Süt emen çocuğun idrarı dışında bir idrarla necis olmuş beden ve elbiseyi temizlemek için onun bir defa akarsuyla yıkanması gerekir. Eğer az suyla yıkanacaksa iki kez yıkanmalıdır. Kür suyla temizlemek isterse de ihtiyatı vacip gereği iki kez yıkamalıdır.
6- Tabağın içi eğer şarap veya köpek ve domuz tarafından içilen sıvılar veyahut içinde çöl sıçanı ölmesi dışında bir şeyle necis olmuşsa, temizlenmesi için az suyla üç defa yıkanmalıdır. Aynı şekilde ihtiyatı vacip gereği kür suyla veya akarsuyla ya da yağmur suyuyla yıkandığında da üç defa yıkanmalıdır.
İkinci Temizleyici: Güneş
Yer ve onun üzerinde sabit olan binalar ve duvarlar güneşle pak olur. Fakat ağaçlar, yapraklar, onların meyveleri, bitkiler, binalarda kullanılmış pencere, çivi ve tahtalar gibi yere dayanmış olan şeyler ihtiyatı vacip gereği güneşle pak olmaz.
Eşyanın güneşle pak olması için – necasetin özünün ortadan kalkması ve necis olan şeyin ıslak olmasının yanı sıra – onların kurumasının tamamen güneş ışığına dayanması şarttır.
Üçüncü Temizleyici: Necasetin Özünün Bertaraf Olması
Bu temizleyici iki durumda söz konusudur:
1- Eğer hayvanın bedeni kan, idrar veya dışkı gibi bir necasete bulaşmışsa onun temizlenmesinde necasetin özünün giderilmesi yeterlidir ve onu suyla yıkamaya gerek yoktur.
2- Ağız, burun, kulak ve gözün içini temizlemede necasetin özünün bertaraf olması yeterlidir.
Dördüncü Temizleyici: Yer
Ayakaltı ve ayakkabının altıyer üzerinde yürümek veya ayağı sürtmekle pak olur. Fakat bu, onların üzerindeki necasetin özünü gidermede başka bir vesileden faydalanılmaması ve sadece yol yürümekle veya ayağı yere sürmekle bertaraf olması şartıyladır.
Beşinci Temizleyici: Tabeiyet
Bu temizleyici birkaç durumda geçerlidir:
1- İçinde şarap bulunan bir tabak, şarabın kendi kendine sirkeye dönüşmesiyle; inkılap/dönüşüm neticesinde pak olan şaraba tabi olarak temizlenmiş olur.
2- Eliyle bir şeyi yıkayan kimse, o şeyi ve elini birlikte yıkarsa, o şeyin temizlenmesiyle eli de temiz olur.
Altıncı Temizleyici: İslam
Necis olan kâfir İslam’a girmesiyle birlikte pak olur.
Yedinci Temizleyici: Müslümanın Kaybolması
Buluğ çağına ermiş, necaset ve paklığı ayırt edebilen bir Müslümanın bedeni, elbisesi ya da ihtiyarında olan kap, halı vb. şeyler necis olduğunda o Müslüman kayıp olursa, insan onu yıkadığına ihtimal verirse o şey temiz sayılır.
Sekizinci Temizleyici: İntikal
İnsan kanı veya akıcı kana sahip olan hayvanın kanı örfen kanı olmayan sivrisinek ve bit gibi haşerelerin vücuduna intikal ederse temiz olur. Dolayısıyla insanın kanını emmiş olan bir haşere öldürüldüğünde ondan çıkan kan paktır.
Dokuzuncu Temizleyici: İstihale (Mahiyetinin Değişmesi)
Necis olan bir şeyin cinsi, temiz bir şey sayılacak şekilde değişirse pak olur. Fakat eğer o şeyin cinsi değişmezse ve sadece isim veya sıfatı değişirse ya da dağınık parçalar haline getirilirse pak olmaz. Necis bir ağaç yanıp küle dönüştüğünde cinsi değiştiği için istihale yoluyla pak olur.
Onuncu Temizleyici: Normal Kanın Akması
Eğer hayvan şer’i ölçüler riayet edilerek kesilirse ve alışılmış ölçüde kan bedeninden çıkacak olursa, bu vesileyle hayvanın bedeninde kalan kan temiz olur.
On Birinci Temizleyici: İnkılap
Şarap kendiliğinden sirkeye dönüşürse temizlenmiş olur.
On İkinci Temizleyici: Necaset Yiyen Hayvanın Temizlenme Usulü
Eğer bu hayvanın belli bir süre necaset (insan dışkısı) yemesini önleyecek olurlarsa ve artık örfen ona necaset yiyen hayvan denilmezse, onun teri, idrarı ve dışkısı pak olur.
Namaz Hükümleri →
← Taklit Hükümleri
Manevi yönün önemine binaen mukaddes İslam şeriatı bazı durum ve zamanlarda mükellefi, kendisinden bir hades çıkmadığı halde gusül almaya teşvik etmiştir. Bunlara müstahap gusüller denilmiştir. Cuma guslü ve Ramazan ayında kadir gecelerinin guslü, bu gusüllerdendir.
Bu açıklamalardan sonra iki bölümde taharet hükümlerini beyan edeceğiz:
Birinci Bölüm: Hadesten Taharet
1- Abdest
11. Mesele: Abdest altı bölümden oluşur:
Birincisi: Yüzü yıkamaktır. Onun ölçüsü uzunlamasına alnın yukarısı ve başın ön kısmındaki saçların çıktığı yerden çenenin sonuna kadardır. Enine ise orta parmakla başparmağın arasında kalan bölüm (yani yüz, açık elle yıkadığında orta parmakla başparmağın arasında bulunan bölümü) yıkanmalıdır.
12. Mesele:İhtiyatı vacip olarak yüzü yukarıdan aşağıya doğru yıkamalıdır. Eğer yüzü yıkamaya aşağıdan veya ortadan başlarsa sakıncalıdır. Elbette yüzü yıkarken aşırı derece dikkate de gerek yoktur. Sadece yüzüne suyu yukarıdan dökmeli, sonra da onu eğik bir çizgi gibi yüzün iki tarafına doğru akıtmalıdır.
13. Mesele: Yüze suyu ulaştırması abdest kastıyla olmalıdır. Burada suyun hangi yöntemle yüzüne ulaştırıldığı fark etmez. İster avcuna aldığı suyu yüzüne döküp eliyle onu yüzünün tüm bölümlerine ulaştıracak şekilde sürsün; isterse yüzünü musluğun altına tutmak suretiyle suyu yüzünün yukarısından aşağısına doğru akıtsın veya yüzünü havuz veya benzeri su birikintisine yukarıdan aşağıya doğru yıkamayı riayet edecek şekilde soksun, fark etmez.
14. Mesele: Suyun hiçbir engele takılmadan yüzün yıkanması gereken bölümüne ulaşması vaciptir. Elbette yüzünde yara, irin ve kırıklık olduğu için onun üzerini sargı vb. bir şeyle kapatmış olan (cebire sahibi) kimse bu hükümden istisna edilmiştir. Bu durumdaki kişinin, yüzünden üzeri kapatılmış olan bölüme vardığında cebire (sargı vb.) üzerine elinin ıslaklığını çekmesi yeterlidir. Cebireyi kaldırmak zarar veya fazla meşakkate yol açacaksa kaldırılması gerekmez.
İkincisi: Sağ eli yıkamaktır. Onun ölçüsü, dirsekten başlayıp parmak uçlarına kadar olan bölümdür.
15. Mesele: Yıkamaya dirsekten başlamalı ve parmak uçlarında da sonlandırmalıdır. Dolayısıyla parmaklardan veya elin ortasından başlayıp dirseğe doğru yıkamak caiz değildir.
16. Mesele: Suyun ele ulaştırılması abdest kastıyla olmalı ve yüzü yıkamada beyan edilen yöntemlerden biriyle gerçekleştirilmelidir. Aynı şekilde su hiçbir engele takılmadan elin derisine ulaşmalıdır. Dolayısıyla süslenmek için tırnağına oje sürmüş kadın, çalışmasında yağ kullanan işçi, eline boya bulaşmış olan boyacı vb. kimseler abdest esnasında suyun ellerine ulaşmasını önleyecek bir engelin bulunmadığına dair itminan sağlamalıdırlar. Elbette sağ eli üzerinde cebire bulunan kimse yüzün yıkanmasında beyan edildiği gibi bu hükümden istisna edilmiştir.
Üçüncüsü: Sol eli yıkamaktır. Sağ elin yıkanmasında beyan edilenler onun için de geçerlidir.
Dördüncüsü: Başın ön kısmının meshedilmesidir. Onun haddi, başın en üst noktasından alnın üstüne kadar olan bölümdür. Bu alana kapalı üç parmak miktarında meshetmek iyi olmakla birlikte tek parmakla meshedilmesi de yeterlidir.
17. Mesele: Meshin başın derisi üzerine olması vacip değildir. Aksine saçın çıktığı yerdeki saç üzerine meshedilebilir. Elbette bu, saçın uzunluğununalnın önüne ve yüze dökülecek ölçüde olmaması şartıyla geçerlidir.
18. Mesele: Meshin elde kalan ıslaklıkla olması vaciptir. Sağ elin içindeki ıslaklıkla olması daha iyidir. Abdest alan kimsenin havanın sıcaklığı veya başka bir sebeple elleri kurumuşsa sakalındaki ıslaklıktan alıp başına meshedebilir. Fakat yeni bir su alıp meshetmesi caiz değildir. Ancak mesh için gerekli olan ıslaklığı - abdesti tekrarlamasına rağmen - tutamaması halinde yeni bir su alıp mesh edebilir.
19. Mesele: Eğer mesh eden uzuvla mesh edilen uzuv arasında – çok ince olup rutubetin mesh mahalline ulaşmasını önlemese bile - bir engel olursa mesh sahih olmaz. Cebire sahibi olan kimse bu hükümden istisna edilmiştir. Onun cebire üzerine mesh etmesi yeterlidir.
Beşincisi: Sağ ayağın üzerine mesh etmektir. Onun vacip miktarı uzunlamasına parmak uçlarından ayak üzerindeki çıkıntıya kadar olan yerdir. Hatta ihtiyatı vacip olarak meshi bacakla ayak arasındaki eklem yerine (mafsala) kadar uzatmak gerekir. Enine ise mesh denilecek miktarda olması yeterlidir, hatta bir parmağın genişliği kadar olsa da yeterlidir.
20. Mesele: Ayak üzerine mesh, başın mesh edilmesinde beyan edildiği gibi elde kalan ıslaklıkla yapılmalıdır. Sağ elle yapılması daha iyidir; gerçi sol elle de mesh etmesi caizdir.
21. Mesele: Eğer mesh eden uzuvla mesh edilen uzuv arasında bir engel olursa mesh sahih olmaz. Fakat o engel cebire olursa, başın meshinde beyan edildiği gibi onun üzerine mesh edilebilir.
Altıncısı: Sol ayak üzerine mesh etmektir. Sağ ayağın meshinde beyan edildiği gibi yapılır. Sol elle yapılması daha iyidir. Gerçi sağ elle de yapılması caizdir.
22. Mesele: Abdestin birkaç şartı vardır:
1- Niyet etmelidir. Yani onun abdest almadaki gayesi, Yüce Allah’ın emrine itaat olmalıdır.
2- Abdest suyu pak olmalıdır. Dolayısıyla necis olan bir suyla abdest sahih değildir.
3- Abdest suyu mubah olmalıdır. Gasp edilmiş bir suyla alınan abdest sahih değildir.
4- Abdest suyu mutlak (saf) su olmalıdır. Dolayısıyla gülsuyu gibi muzaf suyla abdest sahih değildir.
5- Abdest uzuvları pak olmalıdır. Yani abdest uzuvlarından her biri yıkama veya mesh esnasında pak olmalıdır.
6- Suyu kullanmanın şer’i bir engeli olmamalıdır. Aksi halde ileride açıklanacağı gibi teyemmüm vacip olur.
7- Tertip riayet edilmelidir. Yani abdeste yüzü yıkayarak başlamalı; sırasıyla sağ eli ve sol eli yıkamalı, sonra başı mesh etmeli, ardından iki ayağa mesh etmelidir. İhtiyatı lazım olarak sol ayağı sağ ayaktan önce mesh etmemelidir. Gerçi iki ayağı aynı anda mesh etmesi caizdir.
8- Örf açısından abdestin işleri art arda yapılmalıdır. Abdestte bir işin bitişi ile diğer işin başlangıcı arasında çok az zaman fasılası olmasında sakınca yoktur. Eğer suyun bitmesi veya unutkanlık gibi bir durum ortaya çıkarsa önceki uzuv kurumdan sonraki uzvun yıkanması veya mesh edilmesi yeterlidir.
9- Abdest alan kimse abdest işlerini tek başına yapmalıdır. Fakat mecburi durumda yapmaktan aciz kaldığı işlerde başka bir kişiden yardım alabilir. Bu durumda kendi eliyle mesh etmelidir. Eğer sakatlık gibi bir özür sebebiyle bunu yapamazsa kendisine yardım eden kişi, onun elindeki ıslaklığı alarak onunla mesh edebilir.
23. Mesele: Abdesti bozan şeyler şunlardır:
1- İdrarın çıkması
2- Gait/dışkı çıkması
3- Makattan mide gazının çıkması
4- İnsanın duyu organlarına baskın gelen uyku; yani onun gözünün kapanmasına, kulağının duymamasına ve herhangi bir şeyi algılayamamasına yol açan uyku. Delilik ve baygınlık gibi aklın ortadan kalkmasına yol açan durumlar da uyku hükmündedir.
5- Kadının istihaze kanı görmesi ki ileride açıklanacaktır.
6- Cünüp olmak. Gerçi cünüp olan kişiye sadece gusül almak vacip olur ki onun hükümleri de ileride açıklanacak.
24. Mesele: Abdestin idrar, gait ve mide gazıyla batıl olması hükmünden bir yer istisna edilmiştir. Eğer bunların çıkışı bir hastalıktan dolayı olur da hasta kimse bunların çıkışını önleyemezse ona “daim’ul-hades” denir. Eğer bunlar, hastanın abdest aldıktan sonra namazın bir bölümünü kılmasına mühlet vermeyecek ölçüde sürekli ve peyderpey ondan çıkıyorsa; abdest almalı ve namaz kılmalıdır, namaz esnasında hastalık sebebiyle kendisinden çıkan şeye itina etmemelidir. Bu kişi, kendisinden başka bir hades çıkmadıkça taharetinde bakidir.
25. Mesele: Namaz için ve küçük hadesten taharetin şart olduğu her ibadet için abdest almak vaciptir. Abdesti olmayan bir kimsenin vücudunun herhangi bir yerini Kur’an hattına temas ettirmesi caiz değildir. Hatta ihtiyatı lazım gereği vücudunun bir yerini “Allah” ismine ve Yüce Allah’a özel olan sıfatlara dokundurmamalıdır.
2- Gusül
26. Mesele: Gusül irtimasi ve tertibi olmak üzere iki şekilde alınır.
İrtimasi gusülde bedenin tümünün bir defada suya daldırılması yeterlidir. Fakat tertibi gusülde önce baş ve boyun, sonra bedenin sağ tarafı ve ardından sol tarafı yıkanmalıdır.Elbette – ileride gelecek olan meyyit guslü dışında – gusüllerin çoğunda baş ile boyunu yıkadıktan sonra bedenin diğer uzuvlarını bir defada veya sağ ile sol arasında tertibi riayet etmeksizin tedrici olarak yıkamak caizdir.
Şunu da hatırlatmakta yarar var: Eğer duş ile gusül alıyorsa ihtiyatı vacip olarak başı yıkamadan önce ve aynı şekilde bedeni yıkamadan önce birkaç saniye duşun altından çıkmalı ve ardından o uzvun guslüne başlamalıdır.
27. Mesele: Guslün sahih olma şartları daha önce abdestin sahih olma şartlarında beyan edilen hususlardır. Bunlar: Niyetin yanı sıra suyun mutlak, pak ve mubah olması, beden uzuvlarının pak olması ve guslü – imkân dâhilinde – direkt olarak kendisinin yapması, suyu kullanmak için hastalık gibi şer’i bir mazeretin engel olmamasıdır. Gusül iki hususta abdestten farklıdır:
Birincisi: Gusülde baş ve boyunun ya da bedenin yukarıdan aşağı doğru yıkanması lazım değildir.
İkincisi: Muvalatı riayet şart değildir. Yani abdestte olduğu gibi gusüldeki işlerin art arda yapılması şart değildir. Binaenaleyh insan önce baş ve boynunu yıkayıp bir süre – hatta uzun bir süre – sonra bedeninin diğer uzuvlarını yıkayabilir.
28. Mesele: Cebire guslü de (meyyit guslü hariç) cebire abdesti gibidir. Sadece şu fark vardır: Cebire guslünde üzeri kapatılmış olan bölgede yara veya irin varsa mükellef gusül yapıp cebire üzerine mesh etmekle teyemmümü seçmek arasında seçim yapma hakkına sahiptir. Fakat eğer cebire kırık üzerinde ise bu durumda vazifesi gusül almak ve cebire üzerine mesh etmektir.
29. Mesele: Guslün vacip olmasına neden olan sebepler şunlardır:
a) Cenabet, b) Hayız, c) Nifas, d) İstihaze, e) Ölüm, f) Ölüye dokunma
a) Cenabet
30. Mesele: Cenabet iki şekilde gerçekleşir:
Birincisi: Meni çıkması; ister cinsel ilişki ile olsun, ister uyurken olsun veya başka şekilde olsun, fark etmez. Meni; yapışkan ve yoğun bir sıvıdır; bazen sarıya veya yeşile çalan süt renkli özelliği olan bu sıvının mayalanmış hamura benzer bir kokusu vardır. Genellikle cinsel zevkin zirvesinde sıçrayarak çıkar ve çıkışının ardından bedenin gevşemesine yol açar.
Eğer birinden bir sıvı çıkar ve bunun meni olup olmadığında şek ederse; eğer zikri geçen üç özelliğe (şehvetle çıkması, sıçrayarak çıkması ve bedenin gevşemesi) sahipse onun meni olduğuna hükmedilir. Eğer bu özelliklerden birini taşımazsa meni değildir. Fakat hasta birinde sadece şehvetle çıkması, meni olduğuna hükmedilmesi için yeterlidir.
Buraya kadar söylenenler erkeğin menisi ile ilgili idi. Kadın konusuna gelince; cinsel zevkin zirvesine ulaştığında onun vajinasından çıkan sıvı erkekteki meni hükmündedir. İster uykuda çıkmış olsun ister uyanık olduğunda, fark etmez.
İkincisi: Eğer erkeğin cinsel aletinden sünnet yerine kadar olan bölümü kadının vajinasına veya anüsüne girecek olursa, bu cinsel ilişki neticesinde, meni gelmese dahi hem erkek hem de kadın cünüp olur.
31. Mesele: Namaz gibi büyük hadesten taharetin şart olduğu amelleri yerine getirmek için cenabet guslü lazımdır. Cünüp olan kimseye birkaç şey haramdır:
1- Bedeninden bir yeri Kur’an hattına dokundurması
2- Bedeninden bir yeri “Allah” lafzına dokundurması ve – ihtiyatı vacip olarak – “yaratan” gibi Allah’a has olan isim ve sıfatlara temas etmesi
3- Vacip secde ayetlerini okuması; Secde suresinin on beşinci ayeti, Fussilet suresinin otuz yedinci ayeti, Necm suresinin altmış ikinci ayeti ve Alak suresinin on dokuzuncu ayeti.
4- Camiye girmesi veya orada durması ya da oradan bir şey alması veyahut oraya bir şey bırakması. Hatta ihtiyatı vacip gereği oradan geçerken veya dışarıda durduğu halde camiye bir şey bırakmamalıdır.
Elbette cünüp olan kişi camiden geçebilir. Şöyle ki caminin bir kapısından girip diğer kapısından çıkabilir. Ancak Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi bundan istisnadır. Onlardan geçmek cünüp olan kişiye haramdır. Masumların kabirleri ve imamların haremleri, bu hükümde diğer camilerin hükmünü taşır.
b) Hayız
32. Mesele:Hayız, kadınların görmeye alıştıkları ve çok iyi tanıdıkları kandır. Genellikle düzenli olarak her ay kadınlardan bu kan çıkar. Bu kan, kırmızı veya siyaha çalan kırmızı renge sahiptir; çıktığında sıcak, basınçlı ve yakıcı olur. Kendisinden bu kan çıkan kadına hayız denir.
33. Mesele: Hayızkanı kameri yıla göre dokuz yaşını tamamlamış[şemsi yıla göre takriben sekiz yıl, sekiz ay ve yirmi günü tamamlamış] olan kızlardan çıkar. Kameri yıla göre altmış yaşını [şemsi yılla takriben elli sekiz yıl ve seksen günü] tamamlayınca da kesilir. Dolayısıyla dokuz yaşını tamamlamadan önce görülen kan hayız değildir. Aynı şekilde altmış yaşından sonra gördüğü kan hayız hükmünü taşımaz.
34. Mesele:Hayız kanının görüleceği müddet – birleştirilerek de olsa – en az üç gündür. En fazla görüleceği süre ise on gündür. İlk üç günde ve bunlar arasındaki gecelerde kan art arda gelmelidir. Dolayısıyla eğer kan, üçüncü günden önce kesilirse hayız hükmü taşımaz.
35. Mesele:Hayız kadın iki kısımdır:
Birincisi: Adet sahibi kadındır. Yani onun hayız dönemi düzenlidir.
İkincisi:Adeti olmayan kadındır.
Adet sahibi kadın da üç kısımdır:
1- Belli vakit ve sayıda adet gören kadın
2- Belli sayıda adet gören kadın
3- Belli vakitte adet gören kadın
Adeti olmayan kadın da üç kısımdır:
1- İlk kez adet gören kadın
2- Kendisine adet edinmemiş kadın
3- Adetini unutan kadın
Hayız kadınla ilgili hükümlerle aşina olmak için ilmihal kitabına müracaat edebilirsiniz.
36. Mesele: Hayız kadının namaz kılması, oruç tutması ve tavaf yapması sahih değildir. Ramazan ayında hayızlı iken tutamadığı oruçları daha sonra kaza etmelidir. Fakat hayızlı iken kılamadığı namazların kazası vacip değildir.
Hayız halindeki bir kadını boşamak (istisna edilen yerler dışında) geçersizdir. Hayız kanı gördüğü sırada kocasının vajinadan onunla ilişkiye girmesi caiz değildir. 31. meselede belirttiğimiz cünüp olan kimseye haram olan işlerin tümü hayızlı kadına da haramdır.
37. Mesele:Hayızlı kadının, hayız kanı kesildikten sonra namaz gibi büyük hadesten taharetin şart olduğu ameller için hayızguslü alması gerekir.
c) Nifas
38. Mesele:Nifas, kadının doğum anında veya doğum yaptıktan sonra doğum sebebiyle gördüğü kandır. Bu kanı gören kadına nufesa denir. Nifas kanının en az haddi yoktur; yani sadece bir anlık olabilir. Nifasın en fazla görülebileceği süre ise on gündür. Dolayısıyla eğer on günden fazla kan görürse ve onun adet günlerinin sayısı belli ise; mesela beş gün ise, adeti sayısında olan miktarı nifas kanı olarak saymalı ve geri kalanının istihaze kanı olduğuna karar vermelidir.
Eğer hayızda belli bir adeti yoksa on gün içinde gördüğü kanı nifas saymalı ve daha sonrasında gördüğü kanın istihaze olduğuna karar vermelidir.
39. Mesele:Nifas kanı görmüş olan kadına vacip ve haram olan şeyler hayızlı kadın hakkındaki hususlardır. Sadece şu fark vardır ki; nüfesa kadının vacip secdesi olan ayetleri okuması, Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebi’den geçmesi, diğer camilere girmesi ve onlara bir şey bırakmasının haram oluşu ihtiyatı vaciptir.
40. Mesele: Nifas olan kadın, nifas kanından temizlendikten sonranamaz gibi büyük hadesten taharetin şart olduğu ameller için nifas guslü alması gerekir.
d) İstihaze
41. Mesele:İstihaze, kadınların gördüğü bir kandır. Bu, hayız veya nifas ya da yara veyahut çıban sebebiyle görülen bir kan değildir. İstihaze kanı – hayız kanının aksine – genellikle sarı renkli ve incedir. Sıcak ve yakıcı değildir. Bu kanı gördüğünde kadına “müstehaze” denir.
42. Mesele: İstihaze üç kısımdır:
1- Çok istihaze: Kan, mahalle konulmuş olan pamuğu tamamen kapsar ve pamuğun diğer tarafına geçerek pede bulaşır.
2- Orta istihaze: Kan, pamuğu kapsamış ama pamuğun diğer tarafından çıkmamış ve pede bulaşmamıştır.
3- Az istihaze: Kan, sadece pamuğun üzerinde kalmış ve az olduğu için onun içine dalmamıştır.
43. Mesele: Çok istihaze gören kadın üç gusül almalıdır: Bir gusül sabah namazı için, bir gusül –art arda kılması şartıyla – öğlen ve ikindi namazları için ve bir gusül de –art arda kılması şartıyla – akşam ve yatsı namazları için almalıdır. Eğer bu namazları birbirinden ayırarak kılacak olursa her namaz için ayrı bir gusül almalıdır.
44. Mesele: Orta istihaze gören bir kadın her namaz için bir abdest almalıdır. İhtiyatı vacip olarak da her gün tüm abdestlerden önce bir gusül almalıdır.
45. Mesele: Az istihaze gören bir kadın vacip veya müsthap olan her namaz için bir abdest almalıdır.
46. Mesele: Müstehaze kadın, kanı kesildikten sonra namaz için taharet almalıdır. Eğer istihazesi az veya orta düzeyde ise tahareti abdestledir ve eğer istihazesi çoksa gusül almalıdır.
Müstehaze kadının taharet (abdest veya gusül) almadan önce bedeninin bir yerini Kur’an hattına dokundurması caiz değildir. Taharet aldıktan sonra bu caiz olur ama namazı tamamlanıncaya kadar geçerlidir.
Hayız kadın için zikredilen diğer hükümler müstehaze kadın için geçerli değildir. Dolayısıyla kocasıyla ilişkiye girmesi caizdir; camilere girebilir, oralarda durabilir veya bir şey bırakabilir. Aynı şekilde vacip secdesi olan ayetleri de okuyabilir.
e) Ölüm
47. Mesele: Müslüman olan ve Müslüman hükmündeki kimsenin ölüsüne gusül verilmesi vaciptir.Hatta Müslümanın düşük olan dört kameri ayını tamamlamış çocuğuna da gusül verilmelidir. İhtiyatı vacip olarak dört kameri ayından az olsa da ona cenaze guslü verilmelidir.
Cenaze guslü şu şekilde verilir: Ölünün bedenine sırasıyla; sidir karışımlı suyla, kâfur karışımlı suyla ve halis suyla gusül verilir.
Meselenin detayları ile ilgili daha geniş bilgi için ilmihal kitabına müracaat edebilirsiniz.
f) Ölüye Dokunma/Messi Meyyit
48. Mesele: Eğer birisi ölen bir insanın bedenine [soğuduktan sonra ve guslü tamamlanmadan önce] dokunacak olursa; yani bedeninin bir yerini onun bedenine değdirirse “messi meyyit guslü” almalıdır. Burada ölen kimsenin Müslüman veya kâfir olması arasında hiçbir fark yoktur. Aynı şekilde ıslak veya kuru iken dokunma arasında da fark yoktur.
Bu gusül, küçük hadesten taharetin şart olduğu namaz ve Kur’an hattına dokunmak gibi işler için vaciptir. Fakat camilere girmek veya camilerde durmak, vacip secde ayetlerini okumak için bu guslü yerine getirmek lazım değildir.
Müstehap Gusüller
Giriş bölümünde de ifade ettiğimiz gibi esasen müstehap gusüller büyük veya küçük bir hadesi gidermek için değildir. Aksine bu gusüllerin rolü sadece insanı bazı ibadetleri daha iyi şekilde yapmaya hazırlamaktır. Mesela ihram guslü veya Mekke, Medine gibi kutsal mekânlara girmek için alınan gusül. Bazen de bir gusül, muayyen bir zamanın faziletinden ve beğenilmiş oluşundan dolayı müstehap olabilmektedir. Cuma gününün guslü ve mübarek Ramazan ayındaki kadir gecelerinin guslü bu kabildendir.
Şunu belirtmek gerekir ki: [müstehaplığı sabit olan] müstehap gusüller abdestin yerine geçer. Aynı şekilde kendisinden büyük hades çıkmış olan kimse namaz gibi taharetin şart olduğu işlerde müstehap gusülle yetinebilir ve başka bir gusül almasına gerek yoktur.
3- Teyemmüm
49. Mesele: Yedi yerde gusül veya abdest yerine teyemmüm almak sahihtir:
1- Mükellef, abdest veya gusül vazifesini yerine getirmek için yeterli suya sahip olmadığında
2- Su vardır ama mükellefin ona ulaşması mümkün değil. Ya ihtiyarlık ve felç olma gibi sebeplerden dolayı suya ulaşamıyor veya suya ulaşması haram bir işi yapmasını gerektiriyor. Mesela mubah su gasp edilmiş bir kaptadır ve abdest alırken o kabı kullanması gerekmektedir.
3- Mükellef suyu abdest veya gusül için kullandığında kendisi veya kendisine bağlı ve yaşamı kendisi için önemli olan birinin susuz kalmasından endişe ederse. Bu, suyun hem içmek hem de taharet için yeterli olmadığı yerde geçerlidir.
4- Eğer vakit dar olursa; şöyle ki abdest veya gusül almak vaktinde kılınacak tam bir namaz için yetersiz olursa teyemmüm etmelidir.
5- Abdest veya gusül için su elde etmek veya onu kullanmak genellikle tahammül edilemeyecek ölçüde bir zorluk ve meşakkate sebep olursa teyemmüm etmelidir.
6- Abdest veya gusül için suyu kullanması, önemi bunlardan daha az olmayan başka bir vaciple çatışırsa; mesela bedeni veya elbisesi necis olmuştur ve az miktarda suya sahiptir. Eğer bu suyu abdest veya gusül için kullanırsa bedeni veya elbisesindeki necaseti giderecek başka su yoktur. Burada yapması gereken şey, mevcut olan suyla bedeni veya elbisesindeki necaseti temizlemek, abdest veya gusül yerine de teyemmüm almaktır.
7- Eğer abdest veya gusül almakla suyun kendisine zarar vereceğinden korkuyorsa; mesela su kullanması onda bir hastalığın çıkmasına yol açacaksa veya hastalığının uzamasına sebep olacaksa ya da hastalığını daha şiddetli bir hale getirecekse ve tedavi sürecini zorlaştıracaksa teyemmüm etmelidir.
50. Mesele: Yer denilen her şeyin üzerine teyemmüm etmek sahihtir. Toprak, çakıl, taş ve diğer şeylerin üzerine teyemmüm yapılabilir. Elbette teyemmüm edilen şeyden bir miktarı ele yapışmalıdır. Binaenaleyh üzerinde toz bulunmayan saf taş üzerine teyemmüm etmek ihtiyatı lazım olarak sahih değildir.
51. Mesele: Teyemmüm için aşağıdaki işleri yapmak gerekir:
1- İki elin içini birlikte yere (üzerine teyemmüm sahih olan şeye) vurmak veya bırakmak; farz ihtiyata göre, iki elin içini aynı anda toprağa vurmalıdır.
2- İki elin içini alnın tamamına, saçın çıktığı yerden kaşlara ve burnun üst kısmına kadar çekmek. Farz ihtiyat gereği eller, alnın iki tarafına da çekilmelidir.
3- Sol elin iç tarafını sağ elin üstünün [bilekten parmak uçlarına kadar] tamamına çekmek.
4- Sağ elin iç tarafını sol elin üstünün [bilekten parmak uçlarına kadar] tamamına çekmek.
52. Mesele: Teyemmümün şartları şunlardan ibarettir:
1- Teyemmüm eden kişi 49. meselede belirtildiği gibi gusül veya abdest almak konusunda mazeretli olmalıdır.
2- Yüce Allah’a itaat niyeti ile teyemmüm etmelidir.
3- Teyemmüm ettiği şey pak ve mubah olmalıdır, teyemmümüm sahih olmadığı başka bir şeyle – ağaç talaşı gibi – karışmamışolmalıdır.
4- Alını mesh etmek ihtiyatı vacip gereği yukarıdan aşağı doğru olmalıdır.
5- Mükellef, vaktin sonuna kadar su kullanma konusundaki mazeretin bertaraf olacağından ümidini kesmiş olmalıdır. Bu, onun namaz veya muayyen zamanı olan herhangi bir vacibi yerine getirmek istemesi durumundadır.
6- İmkân dâhilinde teyemmüm işlerini mükellefin kendisi yapmalıdır.
7- Teyemmüm işlerini art arda yapmalı; onlar arasında “peş peşe yapmadı” denilecek ölçüde fasıla vermemelidir.
8- Mesh eden uzuvla (iki elin içi) mesh edilen uzuv (alın ve iki elin üstü) engel olmamalıdır.
9- Alını sağ elden önce ve sağ eli de sol elden önce mesh etmelidir.
53. Mesele: Bir mazeretten dolayı teyemmüm ile namaz kılan kimsenin özrü namaz vakti çıkmadan önce veya çıktıktan sonra bertaraf olursa, namazı tekrar kılmasına gerek yoktur.
54. Mesele: Eğer birinden (cenabet gibi) büyük bir hades meydana gelir ve mazereti sebebiyle teyemmüm ederse; sonra ondan küçük bir hades çıktığında gusül yerine almış olduğu teyemmümü batıl etmez. Dolayısıyla imkânı varsa abdest almalı ve eğer mümkün değilse abdest yerine teyemmüm etmelidir.
İkinci Bölüm: Habesten Taharet
55. Mesele: Necasetler on şeydir:
1 ve 2- İnsanın ve eti haram olup sıçrayan kana sahip hayvanların idrar ve dışkısı. Yani damarı kesildiğinde kanı sıçrayarak çıkan ve eti haram olan hayvanların idrar ve dışkısı necistir. Aynı şekilde ihtiyatı vacip gereği sıçrayan kanı olmayan ve eti necis olan hayvanın da idrarı necistir. Elbette kuşların [eti haram olanların dahi] dışkıları paktır.
3- İnsan ve sıçrayan kanı olan hayvanların murdarı. Aynı şekilde hayatta iken onların bedenlerinden ayrılmış parçalar.
4- İnsan ve sıçrayan kanı olan her hayvanın – ihtiyatı vacip gereği eti helal olsa bile – menisi.
5- İnsan ve sıçrayan kanı olan her hayvanın bedeninden çıkan kan.
6 ve 7 – Köpek ve karada yaşayan domuz.
8- Şarap ve ihtiyatı vacip gereği arpa suyu da ona eklenebilir.
9- Kâfir (Hıristiyan, Yahudi ve Zerdüşt necis değildir).
10- Necaset yiyen ve insan dışkısı yemeye alışmış hayvanın teri.
56. Mesele: Eğer zikri geçen necasetlerden biri pakolan bir şeye değerse ve bunların her ikisi veya biri ıslak olur ve ıslaklığı diğerine sirayet ederse, pak olan şey de necis olur. Fakat eğer her ikisi de kuru olursa veya onlardan birinde olan ıslaklık diğerine geçmeyecek kadar az olursa necis şeydeki necaset pak olan şeye sirayet etmez.
Eğer necis olan şey zikri geçen şartlar dâhilinde pak olan başka bir şeyle birbirine değecek olursa onun necaseti pak olan şeye geçer. Ancak necasetin kendisiyle necis olan şey arasında üç veya daha fazla vasıta olursa necaset pak olan şeye geçmez.
57. Mesele: On iki şey necis olan bir şeyi temizler ki bunlara mutahhirat/temizleyiciler denir.
Birinci Temizleyici: Su
Maksat bilinen sudur; ister akarsu olsun, ister yağmur suyu olsun veya kuyu suyu olsun… Fıkıh ıstılahında ona mutlak su denilir. Bunun karşısında “muzaf su” vardır. Muzaf su, ismine “su” lafzının izafe edildiği her türlü sıvıya denilir. Gül suyu, nar suyu, üzüm suyu gibi…
Mutlak sumu’tasım/korunaklı ve gayri mu’tasım/korunaksız olmak üzere iki kısma ayrılır:
Mu’tasım su, necis bir şeyle temas ettiğinde rengi veya tadı ya da kokusu necasetle değişmedikçe necis olmayan sudur.
Gayri mu’tasım su isenecis bir şeyle temas eder etmez – necasetin üç özelliğinden hiçbirini almasa dahi – necis olan sudur.
Mu’tasım sular birkaç kısımdır:
1- Kür su: Kür su, 36 inç küp ( yaklaşık 384 litre miktarında) sudur. Borularla büyük membalardan veya arıtma depolarından evlerin musluklarına gelen su kür sudur.
2- Kuyu suyu.
3- Akarsu; ırmak, nehir ve çeşmelerin suyu.
4- Yağarken yağmur suyu.
Gayri mu’tasım sulara örnek olarak küçük havuzlarda veya kaplarda ya da şişelerde veya çukurlarda (kuyu suyu hariç) bulunan durağan suları gösterebiliriz. Bunların miktarı kür sudan azdır. Fıkıh literatüründe ona “az su” denilir.
58. Mesele: Necis olan her şey bir defa az su veya kür suyla yıkandığında pak olur. Elbette az suyla yıkandığında onun atık suyu ayrılmalıdır. Bundan birkaç durum istisna edilmiştir:
1- Şarap ile necis olmuş tabak; mesela şarap içilmiş şişe ve bardak ki temizlenmesi için üç defa suyla yıkanması gerekir.
2- İçinde çöl sıçanının öldüğü veya içinden domuzun sıvı bir şey içtiği tabak; temizlenmesi için yedi defa yıkanmalıdır.
3- Köpeğin içinden sıvı bir şey içtiği veya yaladığı bir tabak; temizlenmesi için önce toprakla sürtülmeli, sonra da iki defa yıkanmalıdır. Eğer köpeğin ağız suyu tabağın içine düşmüşse veya bedeninin diğer yerleri tabağa temas etmişse ihtiyatı vacip gereği önce toprakla sürtülmeli, daha sonra üç defa suyla yıkanmalıdır.
4- Yemek yemeyen ve sadece süt emen erkek veya kız çocuğunun idrarı ile necis olan bir şeyi temizlemek için onun üzerine, necis olan yerlerin tamamına ulaşacak ölçüde azıcık su dökmek yeterlidir ve bundan fazlasına gerek yoktur.
5- Süt emen çocuğun idrarı dışında bir idrarla necis olmuş beden ve elbiseyi temizlemek için onun bir defa akarsuyla yıkanması gerekir. Eğer az suyla yıkanacaksa iki kez yıkanmalıdır. Kür suyla temizlemek isterse de ihtiyatı vacip gereği iki kez yıkamalıdır.
6- Tabağın içi eğer şarap veya köpek ve domuz tarafından içilen sıvılar veyahut içinde çöl sıçanı ölmesi dışında bir şeyle necis olmuşsa, temizlenmesi için az suyla üç defa yıkanmalıdır. Aynı şekilde ihtiyatı vacip gereği kür suyla veya akarsuyla ya da yağmur suyuyla yıkandığında da üç defa yıkanmalıdır.
İkinci Temizleyici: Güneş
Yer ve onun üzerinde sabit olan binalar ve duvarlar güneşle pak olur. Fakat ağaçlar, yapraklar, onların meyveleri, bitkiler, binalarda kullanılmış pencere, çivi ve tahtalar gibi yere dayanmış olan şeyler ihtiyatı vacip gereği güneşle pak olmaz.
Eşyanın güneşle pak olması için – necasetin özünün ortadan kalkması ve necis olan şeyin ıslak olmasının yanı sıra – onların kurumasının tamamen güneş ışığına dayanması şarttır.
Üçüncü Temizleyici: Necasetin Özünün Bertaraf Olması
Bu temizleyici iki durumda söz konusudur:
1- Eğer hayvanın bedeni kan, idrar veya dışkı gibi bir necasete bulaşmışsa onun temizlenmesinde necasetin özünün giderilmesi yeterlidir ve onu suyla yıkamaya gerek yoktur.
2- Ağız, burun, kulak ve gözün içini temizlemede necasetin özünün bertaraf olması yeterlidir.
Dördüncü Temizleyici: Yer
Ayakaltı ve ayakkabının altıyer üzerinde yürümek veya ayağı sürtmekle pak olur. Fakat bu, onların üzerindeki necasetin özünü gidermede başka bir vesileden faydalanılmaması ve sadece yol yürümekle veya ayağı yere sürmekle bertaraf olması şartıyladır.
Beşinci Temizleyici: Tabeiyet
Bu temizleyici birkaç durumda geçerlidir:
1- İçinde şarap bulunan bir tabak, şarabın kendi kendine sirkeye dönüşmesiyle; inkılap/dönüşüm neticesinde pak olan şaraba tabi olarak temizlenmiş olur.
2- Eliyle bir şeyi yıkayan kimse, o şeyi ve elini birlikte yıkarsa, o şeyin temizlenmesiyle eli de temiz olur.
Altıncı Temizleyici: İslam
Necis olan kâfir İslam’a girmesiyle birlikte pak olur.
Yedinci Temizleyici: Müslümanın Kaybolması
Buluğ çağına ermiş, necaset ve paklığı ayırt edebilen bir Müslümanın bedeni, elbisesi ya da ihtiyarında olan kap, halı vb. şeyler necis olduğunda o Müslüman kayıp olursa, insan onu yıkadığına ihtimal verirse o şey temiz sayılır.
Sekizinci Temizleyici: İntikal
İnsan kanı veya akıcı kana sahip olan hayvanın kanı örfen kanı olmayan sivrisinek ve bit gibi haşerelerin vücuduna intikal ederse temiz olur. Dolayısıyla insanın kanını emmiş olan bir haşere öldürüldüğünde ondan çıkan kan paktır.
Dokuzuncu Temizleyici: İstihale (Mahiyetinin Değişmesi)
Necis olan bir şeyin cinsi, temiz bir şey sayılacak şekilde değişirse pak olur. Fakat eğer o şeyin cinsi değişmezse ve sadece isim veya sıfatı değişirse ya da dağınık parçalar haline getirilirse pak olmaz. Necis bir ağaç yanıp küle dönüştüğünde cinsi değiştiği için istihale yoluyla pak olur.
Onuncu Temizleyici: Normal Kanın Akması
Eğer hayvan şer’i ölçüler riayet edilerek kesilirse ve alışılmış ölçüde kan bedeninden çıkacak olursa, bu vesileyle hayvanın bedeninde kalan kan temiz olur.
On Birinci Temizleyici: İnkılap
Şarap kendiliğinden sirkeye dönüşürse temizlenmiş olur.
On İkinci Temizleyici: Necaset Yiyen Hayvanın Temizlenme Usulü
Eğer bu hayvanın belli bir süre necaset (insan dışkısı) yemesini önleyecek olurlarsa ve artık örfen ona necaset yiyen hayvan denilmezse, onun teri, idrarı ve dışkısı pak olur.