Büyük Taklid Merci'i Sayın Seyyid Ali Hüseyni Sistani’nin Bürosunun Resmi İnternet Sitesi

Eserleri » Özet Olarak İbadet Hükümleri

Oruç Hükümleri → ← Taharet Hükümleri

Namaz Hükümleri

Namaz, Yüce İslam dininin üzerine oturduğu temel direklerden biridir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Şüphe yok ki namaz, müminler üzerine vakitleri belli olarak yazılmış bir ödevdir.” Peygamberimizden rivayet edilen bir hadiste ise şöyle gelmiştir: “Her şeyin bir yüzü vardır ve sizin dininizin yüzü, namazdır.” Başka bir hadiste şöyle buyurmuştur: “Namazınıhafife alan kimse benim şefaatime nail olmayacaktır.”

En önemli vacip namazlar, günlük kılınması gereken şu beş namazdır:

1-
Sabah namazı: İki rekât

2-
Öğlen namazı: Dört rekât

3-
İkindi namazı: Dört rekât

4-
Akşam namazı: Üç rekât

5-
Yatsı namazı: Dört rekât

Belli koşullarda dört rekâtlı namazlar yolculuk veya korku durumunda kasri olarak kılınır. Yani kısaltılarak iki rekât şeklinde kılınır.

59.
Mesele: Bir gece-gündüzden oluşan yirmi dört saat içinde şu otuz dört rekât nafile/sünnet namazı kılmak müstehaptır:

1-
Sekiz rekât; öğlen namazından önce [Öğlen namazının sünneti]

2-
Sekiz rekât; ikindi namazından önce [İkindi namazının sünneti]

3-
Dört rekât; akşam namazından sonra [Akşam namazının sünneti]

4-
İki rekât oturarak kılınan namaz ki bir rekât sayılır; yatsı namazından sonra [Yatsı namazının sünneti]

5-
Sekiz rekât gece namazı; gecenin başından itibaren başlar ve en iyisi gecenin son bölümünde ve sabah namazının vakti girmeden önce kılınmasıdır.

6-
İki rekât şef namazı; gece namazının ardından kılınır.

7-
Bir rekât vitir namazı; şef namazından sonra kılınır.

8-
İki rekât; sabah namazından önce [Sabah namazının sünneti]

Tek rekât olan vitir namazı dışındaki diğer nafile namazlar ikişer rekâtlar halinde kılınır.

60.
Mesele: Sabah namazının vakti; fecri sadıktan [yani şafağın doğup gerçek aydınlanmanın başladığı andan] güneşin doğuşuna kadar olan süredir. Öğlen ve ikindi namazlarının vakti; güneşin gökyüzünün tam ortasına vardığı zeval anından gün batımına kadar olan süredir. Öğlen namazı, ikindi namazından önce kılınmalıdır. Zeval, güneşin doğuşu ile batışı arasındaki sürenin ortasıdır. Akşam ve yatsı namazlarının vakti; ihtiyari halde akşamın başlangıcından gece yarısına kadardır. Gece yarısı, gün batımı ile gün doğumu arasındaki sürenin ortasıdır. Eğer mükellef kendi ihtiyarı ile akşam ve yatsı namazlarını gece yarısına kadar kılmamışsa ihtiyatı vacip gereği fecirden [sabah namazının vaktinden] önce eda ya da kaza niyeti etmeksizin bu namazları yerine getirmelidir. Her iki durumda da akşam namazı yatsı namazından önce kılınmalıdır.

61.
Mesele: Mükellef, vacip namazlarını kıbleye doğru kılmalıdır. Kıbleden maksat Kâbe’nin bulunduğu yöndür. Eğer nafile namazları yürürken veya binek üzerinde iken kılıyorsa kıbleye doğru olması gerekmez. Fakat bu iki durum dışında ihtiyatı vacip gereği nafile namazını da kıbleye doğru kılmalıdır.

62.
Mesele: Eğer mükellef, özel bir yönün kıble olduğuna itminan ederek o yöne doğru namaz kılarsa, sonra da kıblenin farklı bir yönde olduğu anlaşılırsa; kıbleden sapma sağdan veya soldan 90 dereceden az ise namazı sahihtir. Eğer kıble yönünden sapma bu miktardan fazla ise veya sırtı kıbleye gelecek şekilde namaz kılmışsa; namazın vakti sona ermemişse namazı tekrar kılmalıdır. Eğer vakit sona ermişse o namazı kaza etmesi vacip değildir.

63.
Mesele: Namazın şartlarından biri; namaz kılanın beden uzuvlarının, saçı, tırnağı ve elbisesinin temiz olmasıdır. Fakat tek başına insanın avret mahallini kapatamayan çorap ve şapka gibi küçük giysilerin pak olması gerekmez. Elbette bir şartla ki ihtiyatı vacip gereği necis bir murdardan veya köpek gibi özü necis bir hayvandan yapılmamış olmalıdır. Namaz anında necis olmuş bir şeyi yanında bulundurması; mesela cebine koymuş olmasının sakıncası yoktur.

64.
Mesele: Namaz kılanın bedeninde veya elbisesinde yara veya çıban kanı bulunursa, o yara iyileşinceye kadar o kanla namaz kılabilir. Fakat yara ciddi düzeyde olmalıdır. Sathi ve yüzeysel yaralar ise temizlenmelidir.

65.
Mesele: Eğer birinin beden veya elbisesine kan bulaşırsa; kanın miktarı başparmağının baş boğumundan az olursa onunla namaz kılması sahihtir. Elbette bu hükmün dışında kalan istisnai durumlar da vardır. Ezcümle; hayız kanı, ihtiyatı vacip olarak özü necis olan hayvanın kanı, murdarın kanı, eti haram olan hayvanın kanı, nifas ve istihaze kanı.

66.
Mesele: Eğer biri namazdan önce bedeni veya elbisesinin necis olma durumundan habersiz olduğu halde namaz kılacak olursa ve namazı tamamlandıktan sonra bedeni veya elbisesinin necis olduğunu öğrenirse kıldığı namaz sahihtir. Fakat eğer namazdan önce beden veya elbisesinin necis olduğunda şüphesi varken bunu araştırmaksızın namaza başlar ve namaz sonrasında necis olduğunu anlarsa ihtiyatı vacip gereği namazını yeniden kılmalıdır.

Eğer namaz esnasında bedeninde veya elbisesinde bir necaset olduğunu fark ederse ve bunun namazdan önceye ait olduğunu bilirse; bu durumda eğer namazı tekrar kılmak için yeterli vakit varsa ihtiyatı vacip gereği namazı tekrardan kılmalıdır. Eğer yeterli vakti olmazsa ve namazı tekrarlaması halinde hatta bir rekâtı dahi normal vaktinde kılamayacaksa; bu durumda eğer namazı bozan işlerden birini yapmaksızın namaz esnasında söz konusu necaseti bedeninden veya elbisesinden bertaraf etmesi mümkünse bunu yapmalı ve namazını tamamlamalıdır. Aksi taktirde o necasetle namazı tamamlamalıdır ve namazı sahihtir.

67.
Mesele: Eğer mükellef, beden veya elbisesinin necis olduğunu bildiği halde buna itina etmez, sonra da onu unutup bu şekilde namaz kılacak olursa ihtiyatı vacip gereği namazını yeniden kılmalıdır.

68.
Mesele: Taharet hükümlerinde geçtiği gibi namazda küçük ve büyük hadestentaharetli olmak vaciptir.

69.
Mesele: Namaz kılanın mekânı mubah olmalıdır. Gasp edilmiş bir yerde namaz kılmak ihtiyatı vacip gereği sahih değildir. Eğer gasp edilmiş bir halı mubah yer üzerinde ise veya mubah bir halı gasp edilmiş yere serilmişse onun üzerinde namaz kılmak ihtiyatı vacip gereği caiz değildir.

70.
Mesele: Eğer bir şeye humus geldiği halde sahibi humusunu ödememişse o şey gasp edilmiş mal hükmündedir. Dolayısıyla humusu ödenmedikçe onunla namaz kılmak ve hiçbir istifadede bulunmak caiz değildir.

71.
Mesele: Secdede alının konulacağı yer pak olmalıdır. Fakat bedenin diğer uzuvlarının konulduğu yerin pak olması lazım değildir. Elbette bu hüküm, necasetin namaz kılan kişinin bedeni veya elbisesine sirayet etmemesi durumunda geçerlidir.

72.
Mesele: Eğer erkek ve kadın bir yerde namaz kılmak isterse; ihtiyatı vacip gereği kadın erkekten önde veya onunla yan yana gelecek şekilde durmamalıdır. Bilakis kadın erkekten geride durmalıdır. Onun geride durma miktarı ise – en azından – secde ettiği yerin, erkeğin secde anında dizlerini koyduğu yerin hizasına gelecek şekilde olması gerekir. Ya da onların arasında duvar gibi bir engel olmalı veyahut dört buçuk metreden fazla bir mesafe olmalıdır.

73.
Mesele: Mükellef, namaz anında avret yerini örtmelidir. Erkeğin namaz anında örtmesi gereken avret yeri cinsel organı, hayaları ve makatıdır. Kadının namaz esnasında örtmesi gereken avret yeri aşağıdaki yerler hariç bedeninin tümüdür:

1-
Başörtüsünün – yakasına sarkıttığı halde – yüzünden genellikle kapamadığı miktarı

2-
Bileklerden parmak uçlarına kadar elleri

3-
Ayaklar; ayak bileğinden aşağısı (eğer namahrem biri yoksa).

74.
Mesele: Eğer mükellef, namazı kıldığı anda avretinin örtülmemiş olduğunu fark ederse derhal onu örtmelidir ve namazı sahihtir. Eğer namazı tamamladıktan sonra bunu fark etmiş olursa yine namazı sahihtir.

75.
Mesele: Namaz kılanın elbisesinin şartları şunlardır:

1-
Daha önce zikredildiği gibi pak olmalıdır.

2-
Avretini örten elbise ihtiyatı vacip olarak mubah olmalıdır.

3-
Tek başına avreti örtmeye yeterli olan giysi murdar hayvanın parçalarından olmamalıdır; şer’i usulle kesilmemiş olan bir hayvanın derisinden olmamalıdır. Aynı şekilde bu giysi tek başına avreti örtmeye yeterli olmasa dahi ihtiyatı vacip gereği ondan kaçınmalıdır.

4-
Tilki gibi yırtıcı hayvanların parçalarından yapılmış olmamalıdır. Hatta ihtiyatı vacip gereği – tavşan ve kedi gibi – eti haram olan hayvanlardan yapılmış olmamalıdır. Bu şart, tek başına namaz kılanın avret yerini örtmeye yeten elbise hakkındadır ve onun dışındakileri kapsamaz.

5-
Namaz kılan erkeğin elbisesi halis ipekten olmamalıdır.

6-
Namaz kılan erkeğin elbisesi halis veya gayri halis altından olmamalıdır. Aynı şekilde erkeğin altın kolye ve altın yüzük gibi ziynet eşyaları takması namazını batıl eder.

76.
Mesele: Erkeğin halis altın ve ipek giymesi namaz dışında bile her zaman haramdır. Binaenaleyh ihtiyatı vacip gereği erkek hiçbir zaman ziynet için altın kullanmamalıdır.

Ezan ve Kamet

77.
Mesele: Namaz kılanın günlük namazlardan önce ezan okuması müstehaptır. Onun keyfiyeti ise şu şekildedir:

الله اکبر, الله اکبر, الله اکبر, الله اکبر
اشهد ان لا اله الا الله,اشهد ان لا اله الا الله
اشهد انَّ محمدا رسول الله,اشهد انَّ محمدا رسول الله
حی علی الصلاة, حی علی الصلاة
حی علی الفلاح, حی علی الفلاح
حی علی خیر العمل, حی علی خیر العمل
الله اکبرالله اکبر
لا اله الا الله, لا اله الا الله

Allahu Ekber,Allahu Ekber,Allahu Ekber,Allahu Ekber
Eşhedu en la ilahe illellah, Eşhedu en la ilahe illellah
EşheduenneMuhammedenResulullah,EşheduenneMuhammedenResulullah
Hayyeale’s-Salah, Hayyeale’s-Salah
Hayyeale’l-Felah, Hayyeale’l-Felah
Hayye ala hayr’il-amel, Hayye ala hayr’il-amel
Allahu Ekber,Allahu Ekber
La ilahe illellah, La ilahe illellah

Enirulmuminin İmam Ali’nin (a.s) velayetine şahadet etmek haddizatında müstehaptır ve Peygamberin (s.a.a) risaletine şahadetin tamamlayıcısıdır. Bununla birlikte ezanın bir parçası değildir. Binaenaleyh ezanın bir parçası olduğunu kastetmeksizin “EşheduenneMuhammedenResulullah” dedikten sonra kurbet kastıyla “EşheduenneAliyyenEmirelmumininVeliyyullah” denilir.

78.
Mesele: Ezandan sonra ve günlük namazları kılmadan önce kamet getirmek müstehaptır. Kametin keyfiyeti aşağıdaki gibidir:

الله اکبر, الله اکبر
اشهد ان لا اله الا الله, اشهد ان لا اله الا الله
اشهد انَّ محمدا رسول الله ,اشهد انَّ محمدا رسول الله
حی علی الصلاة, حی علی الصلاة
حی علی الفلاح, حی علی الفلاح
حی علی خیر العمل, حی علی خیر العمل
قد قامت الصلاة, قد قامت الصلاة
الله اکبرالله اکبر
لا اله الا الله

Allahu Ekber,Allahu Ekber
Eşhedu en la ilahe illellah, Eşhedu en la ilahe illellah
EşheduenneMuhammedenResulullah,EşheduenneMuhammedenResulullah
Hayyeale’s-Salah, Hayyeale’s-Salah
Hayyeale’l-Felah, Hayyeale’l-Felah
Hayye ala hayr’il-amel, Hayye ala hayr’il-amel
KadKamet’is-Salah, KadKamet’is-Salah
Allahu Ekber,Allahu Ekber
La ilahe illellah
Enirulmuminin İmam Ali’nin (a.s) velayetine şahadet etmek haddizatında müstehaptır ve Peygamberin (s.a.a) risaletine şahadetin tamamlayıcısıdır. Bununla birlikte kametin bir parçası değildir. Binaenaleyh kametin bir parçası olduğunu kastetmeksizin “EşheduenneMuhammedenResulullah” dedikten sonra kurbet kastıyla “EşheduenneAliyyenEmirelmumininVeliyyullah” denilir.

Namazın Farzları



Namazın farzları şunlardan ibarettir:

1-
Niyet: Yani; insan namazı, Yüce Allah’ın huzurunda huzu içinde kulluğunu göstermek kastı ile yapmalıdır. Niyetin dile getirilmesi ise lazım değildir. Çünkü niyet insanın kalbi işlerinden biridir.

2-
Tekbiret’ul-İhram: Yani; her namazın başlangıcında “Allahu Ekber” demek. Namaz kılan kişi bunu sahih bir Arapça ile ve cümle yapısını koruyarak dile getirmelidir. Binaenaleyh eğer bu iki kelimenin arasına tek bir harf dahi ekleyecek olursa; mesela “Allahu ve Ekber” derse ihtiyatı vacip gereği namazı batıl olur.

79.
Mesele: Namaz kılan kişi tekbiret’ul-ihram zikrini getirdiğinde tam olarak durmalı ve bedeni sakin olmalıdır. İhtiyatı lazım gereği müstakil olmalı; yani asa veya duvar gibi bir şeye yaslanmamalıdır.

80.
Mesele: Eğer namaz kılan kişi hiçbir şekilde ayakta namaz kılamıyorsa oturarak namaz kılmalıdır. Eğer oturarak kılamıyorsa bedeninin ön kısmı kıbleye doğru gelecek şekilde sağ veya sol tarafı üzerine uzanarak namaz kılmalıdır. Eğer namazı sağ tarafı üzerine uzanarak kılması mümkünse ihtiyatı vacip gereği sol tarafı üzerine uzanarak kılmamalıdır. Eğer her ikisi de mümkün olmazsa ayaklarının altı kıble istikametine doğru gelecek şekilde sırt üstü uzanarak namazını kılmalıdır.

3-
Kıraat: Namaz kılan kişi namazların birinci ve ikinci rekâtlarında rükua gitmeden önce Hamd suresini okumalı ve ihtiyatı vacip gereği Hamd suresinden sonra bir sureyi tam olarak okumalıdır. Elbette hastalık, acele, vaktin dar olması gibi bazı durumlarda sadece Hamd suresinin okunması ile yetinilebilir ve başka sure okunmayabilir.

81.
Mesele: Namaz kılan kişi namazın kıraatini, harflerde ve harflerin harekelerinde hata olmayacak, sahih bir şekilde yerine getirmelidir. Namazın kıraatini sahih şekilde yerine getiremeyen kimse, onu öğrenmekle mükelleftir. Eğer yaşlılık vb. bir mazeretten dolayı sahih kıraati öğrenemiyorsa sahih olmayan kıraati ile yetinebilir.

82.
Mesele: İhtiyatı vacip gereği erkeğin sabah, akşam ve yatsı namazlarında Hamd ve sureyi sesli olarak, öğlen ve ikindi namazlarında ise sessiz olarak okuması gerekir. Kadının hiçbir namazda Hamd ve sureyi sesli okuması vacip değildir. Elbette öğlen ve ikindi namazlarında ihtiyatı vacip gereği kıraati sessiz olmalıdır. Namaz kılan kadın veya erkek namazın – üç ve dördüncü rekâtlarda okunan tesbihatıerbaa dışındaki – diğer zikirlerini sesli veya sessiz okumakta serbesttir.

83.
Mesele: Eğer sesli okuması gereken yerde sessiz okursa veya sessiz okuması gereken yerde sesli okursa; bunu unutkanlık veya meseleyi bilmediği için yapmış olursa namazı sahihtir. Kıraat esnasında hatasını fark ettiğinde veya meselenin hükmünü öğrendiğinde namazı sahihtir ve o andan sonra namazı, vazifesinin gerektirdiği şekilde tamamlamalıdır.

84.
Mesele: Namazın üç ve dördüncü rekâtlarında sadece Hamd suresini okur veya bir defa “tesbihat-ı erbaa” zikrini okur. Tesbihat-ı Erbaa zikrinde bir defa şöyle demesi yeterlidir: “SübhanallahiVelhamdulillahivela İlahe İllellahuVellahu Ekber”. Bu zikri üç defa söylemesi daha iyidir ve aynı şekilde bu zikrin ardından istiğfar etmesi iyidir.

Üçüncü ve dördüncü rekâtlarda Hamd suresi veya tesbihat-ı erbaa zikri ihtiyatı vacip gereği sessiz okunmalıdır. Eğer Hamd suresini okursa onun “Besmele”sini sesli olarak okuyabilir. Eğer cemaate iktida etmişse, o zaman “Bismillahirrahmanirrahim”i ihtiyatı vacip gereği sesli okumamalıdır.

85.
Mesele: “Tekbiret’ul-İhram”da zikri geçen şartlar (ayakta durmak, sakinlik, bir şeye yaslanmamak) kıraat ve tesbihat-ı erbaa zikri okunduğunda da riayet edilmelidir.

4-
Rükû: Rükûun vacipleri şunlardır:

Birincisi: Başparmak da dahil tüm parmakları dizin üzerine koyacak kadar eğilmek. Kadınların ihtiyatı vacip gereği bu ölçüde eğilmeleri gerekir.

İkincisi: Rükûdan önce kıyam; yani namaz kılan kişi ayakta durduğu durumdan rükû haline geçmelidir. Ayakta namaz kılamayan kimsenin oturduğu halde rükû yapması yeterlidir.

Üçüncüsü: Rükû zikri; üç defa “subhanallah” veya bir defa “subhanerabbiyel-aziymi ve bihamdih” demesi kâfidir. Rükû anında vacip zikri okumak için bir miktar durmalıdır. İhtiyatı vacip gereği başını rükûdan kaldırmadan önce – vacip zikri okuma halinde olmasa bile – bedeni sakin ve hareketsiz olmalıdır.

Dördüncüsü: Rükûdan sonraki kıyam; bunda ise namaz kılan kişinin tam olarak doğrulması ve ihtiyatı vacip gereği bedeninin hareketsiz ve sakin olması şarttır.

5-
Secde: Namaz kılan kişinin her rekâtta iki secde yapması gerekir. Secdede birkaç şey şarttır:

Birincisi: Bedenin yedi bölgesinin yere temas etmesi; yani alın, iki elin avuç içi, iki diz kapağı ve iki ayağın başparmaklarının yere gelmesi gerekir.

86.
Mesele: Secdede alının bir kısmının – hatta bir parmak boğumundan az olsa bile – örfen “secde etti” denilecek ölçüde yere gelmesi yeterlidir. Eller konusunda; ihtiyatı vacip gereği – imkân dâhilinde – her iki elin avuç içi tamamen alışılagelmiş şekilde yere gelmelidir. Dizlerin bir miktarının yere konulması yeterlidir. İhtiyatı müstehap olarak ayakların başparmak uçlarını yere koymalıdır.

İkincisi: Secdede alının konulduğu yer dizlerin ve ayak parmaklarının konulduğu yerden dört kapalı parmak miktarından yüksek veya alçak olmamalıdır.

Üçüncüsü: Secdede alnını üzerine koyduğu şey, yer veya yerden biten ama yenilen ve giyilen özelliği bulunmayan bitkilerden olmalıdır. İhtiyar halinde ağaçtan yapıldığını bildiği bir kâğıt üzerine secde edebilir. Aynı şekilde pamuk veya ketenden yapıldığını bildiği bir kâğıt üzerine secde etmesi caizdir. Fakat bu iki durum dışında üzerine secdenin sahih olmadığı şeylerden yapılmış olan bir kâğıdın üzerine secde yapılamaz.

Dördüncüsü: Secdede alının üzerine geldiği yer hareketsiz olmalıdır. Binaenaleyh ince çamur, yumuşak toprak vb. şeyler üzerine secde yapmak caiz değildir.

Beşincisi: Secdede alının üzerine konulduğu şey – 71. meselede belirtildiği gibi – pak ve mubah olmalıdır.

Altıncısı: Secdede zikir okunması vaciptir. Üç defa “suphanallah” veya bir defa “subhanerabbiyel-a’la ve bihamdih” denilmesi yeterlidir. Rükûda olduğu gibi secdede de namaz kılan kişinin vacip zikri okumak için biraz durması gerekir.

Yedincisi: İki secde arasında oturmak vaciptir ve ihtiyatı vacip gereği ikinci secdeden sonra da oturmalıdır.

6-
Teşehhüt: Tüm namazların ikinci rekâtında, akşam namazının üçüncü rekâtında; öğlen, ikindi ve yatsı namazlarının dördüncü rekâtlarında teşehhüt okunması vaciptir. Teşehhüt olarak şunu okuması yeterlidir:

اشهد ان لا اله الا الله وحده لا شریک له و اشهد ان محمدا عبده و رسوله اللهم صل علی محمد و آل محمد

“Eşhedu en la ilahe illellahuvehdehu la şerike leh ve eşheduenneMuhammedenabduhu ve ResuluhAllahummeSalli ala Muhammedin ve Al-i Muhammed”

87.
Mesele:Teşehhüt zikri sahih şekilde okunmalıdır. İmkân dâhilinde teşehhüdü oturarak okumalıdır ve onu okurken namaz kılan kişinin bedeni sakin ve hareketsiz olmalıdır.

7-
Selam: Her namazın sonunda selam okumak vaciptir. Selam da teşehhüt gibi sahih olarak okunmalıdır. İmkân dâhilinde oturarak okumalı ve selam okuduğu sırada beden sakin ve hareketsiz olmalıdır. Namazın selamında şunu okuması yeterlidir: “السلام علیکم” /Esselamualeykum. Fakat en iyisi ve müstehap ihtiyata uygun olanı şöyle demesidir:

السلام علیک ایها النبی و رحمة الله و برکاته
السلام علینا و علی عبادالله الصالحین
السلام علیکم و رحمة الله و برکاته

Esselamualeykeeyyuhen-nebiyyu ve rahmetullahi ve berekatuh
Esselamualeyna ve ala ibadillah’is-salihin
Esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekatuh

8-
Tertip ve Muvalat: Namaz kılan kişi, namazın vaciplerini zikredilen sıralamaya uygun ve parçalar arasında aralık vermeksizin – art arda olacak şekilde – yerine getirmelidir. Öyle ki yaptığı işlerin toplamına örfen namaz denilmelidir. Elbette rükû ve secdeleri uzatması, fazla müstehap zikirler söylemesi veya uzun sureler okuması namazın muvalat (art arda olma) şartına zarar vermez.

9-
Kunut: Namaz kılan kişinin günlük namazlarının her birinde bir kunut yapması müstehaptır. Kunutun yeri, namazın ikinci rekâtında rükûdan öncedir. Kunut için belli bir zikri okuması lazım değildir. İstediği her duayı – hatta Türkçe dahi – okuyabilir. Fakat Türkçe dua ile ihtiyatı vacip olarak kunut vazifesini yapmış sayılmaz. En iyisi; kunutta Allah’a övgü, Peygamber ve Ehlibeytine salavat, kendisi ve tüm müminler için duayı birleştirmesidir.

Namazı Bozan Şeyler



88.
Mesele: Namazı bozan şeyler şunlardan ibarettir:

1-
Önceki meselelerde beyan edildiği gibi namazın parçaları ve şartlarından birinin olmayışı.

2-
Namaz esnasında abdesti bozan şeylerden birinin ortaya çıkması.

3-
Namaz kılan kişinin kıyam halinde iken saygı ve tevazu kastıyla ellerini üst üste koyması; bu iş ihtiyatı vacip gereği namazı batıl eder. Fakat zaruret bunu yapmasını gerektirirse sakıncası olmaz.

4-
Namaz halindeyken hiçbir mazereti olmaksızın yüzünü kıbleden çevirmesi. Ancak bu iş için bir mazereti olursa; mesela unutarak yüzünü kıbleden çevirirse veya – rüzgâr esintisi gibi – bir güç, onu elinde olmaksızın kıbleden çevirirse; eğer kıbleden sağa veya sola sapması 90 dereceden az olursa bu durumda namazı batıl olmaz. Eğer kıbleden sapması 90 dereceden fazla olursa namazını yeniden kılmalıdır.

5-
Namaz halinde iken bir harften oluşan bir kelime dahi olsa, bilerek konuşmak; mesela Arapçada “koru” anlamına gelen “قِ” (kı) harfini kasten söylemesi namazı batıl eder. Fakat eğer manası olmayan bir söz söylerse; eğer söylediği söz bir harften ibaretse namazı batıl olmaz. Fakat eğer iki veya birkaç harften oluşmuşsa ihtiyatı vacip gereği namazı batıl olur.

Elbette bu hükümde istisnai bir durum vardır. Eğer birisi namaz kılan kişiye selam verirse onun selamına cevap vermesi vaciptir. Fakat şuna dikkat etmelidir: Selamın cevabı, aynen selamın kendisi gibi olmalıdır. Binaenaleyh eğer birisi namaz kılana; “SelamunAleyküm” diye selam verirse namaz kılan; “SelamunAleyküm” şeklinde cevap vermelidir.

6-
Namaz esnasında kasten kahkaha ile gülmesi; kahkahadan maksat, yüksek sesli şekilde gülmesi, sesi çekmesi ve gırtlakta döndürüp durmasıdır.

7-
Namaz esnasında kasten yüksek sesle ağlamak; sessiz şekilde de ağlarsa ihtiyatı vacip gereği namazı batıl olur. Elbette burada maksat, dünyevi konulardan dolayı ağlamaktır. Fakat uhrevi meselelerden dolayı ağlarsa namazı sahihtir. Mesela Yüce Allah’ın azameti karşısındaki saygı ve huşundan dolayı ağlaması veya azaptan korkup ağlaması ya da cennete olan iştiyakla ağlaması namazı batıl etmez.

8-
Namaz kılan kişinin namazın şeklini bozan hareketler yapması; mesela yemek yemesi ve bir şey içmesi gibi. İhtiyatı vacip gereği hatta namazın şeklini bozmasa dahi namaz esnasında yemek ve içmekten kaçınmalıdır.

9-
Eğer cemaat namazına uymuş olan kimse takiye durumu söz konusu olmadığı halde Hamd suresinden sonra kasten “Amin” derse namazı batıl olur. Eğer cemaatle namaz kılmayan kimse kasten “Amin” derse ihtiyatı vacip gereği namazını yeniden kılmalıdır.

10-
Namazların rekât sayılarında şüphe etmesi ki bu konuyla ilgili detaylar ileride gelecektir.

11-
Namaz kılan kişi kasten namaza bir şey ekler veya bir şey eksiltirse; eklediği şey ister bir söz olsun ister bir fiil fark etmez. Fakat birtakım zikirler söylemesi, dua okuması ve namazın bir parçası olduğukastını taşımadan Kur’an okuması sakıncasızdır.

Namazda Şek



89.
Mesele: Namazın vakti tamamlandıktan sonra namaz kılıp kılmadığında şek eden kimse şekkine itina etmemelidir. Aynı şekilde namazını tamamladıktan sonra onun sahih olup olmadığında şek eden kimse de şekkine itina etmemelidir.

90.
Mesele: Eğer mükellef namazın rekât sayısında şek ederse namazı kesip yeniden başlaması caizdir. Gerçi ihtiyatı müstehap gereği eğer şek, düzeltilmeye elverişli ise onu düzeltmeli ve namazını kesmemelidir. Hangi şeklerin düzeltilebileceği ile ilgili detaylar ileriki meselelerde gelecektir.

91.
Mesele: Namazdaki şekler iki kısımdır:

Birinci Kısım: Namazı batıl eden şeklerdir. Mesela; sabah ve akşam namazının rekâtlarındaki şek veya öğlen, ikindi ve yatsı namazlarının ilk iki rekâtlarındaki şek. Burada namaz kılan kişi, şekkinin taraflarından hiçbirine fazla olasılık vermiyorsa namazı batıldır.

İkinci Kısım: Düzeltilmesi mümkün olduğundan namazın sahih olmasını olanak veren şeklerdir. Mesela; eğer namaz kılan kişi dört rekâtlı namazların rekât sayısında şek eder ve şekkinin taraflarından hiçbirine daha fazla ihtimal vermezse; bu kısımdaki şeklerin en önemlileri şunlardır:

1-
Eğer ikinci secdeye varıp alnını secdeye koyduktan sonra ikinci rekât mı yoksa üçüncü rekât mı olduğu konusunda şek ederse üç rekât kıldığına hükmederek namazı tamamlamalı ve sonra da ayakta bir rekât ihtiyat namazı kılmalıdır.

2-
Eğer namazın herhangi bir yerinde üç ile dört arasında şek ederse dördüncü rekâtta olduğuna hükmederek namazı tamamlamalıdır. Namazı tamamladıktan sonra ya ayakta bir rekât ihtiyat namazı veya oturarak iki rekât ihtiyat namazı kılmalıdır.

3-
Eğer ikinci secdede iki ile dört arasında şek edecek olursa, dört rekât kıldığına hükmederek namazı tamamlamalı. Daha sonra ayakta iki rekât ihtiyat namazı kılmalıdır.

4-
Eğer ikinci secdede iki, üç ve dört arasında şek edecek olursa, dört rekât kıldığına hükmederek namazı tamamlamalıdır; namazı tamamladıktan sonra ayakta iki rekât ihtiyat namazı kılmalı ve ardından oturarak iki rekât ihtiyat namazı kılmalıdır.

5-
Eğer ikinci secdede dört ile beş arasında şek edecek olursa, dört rekât olduğuna hükmederek namazı tamamlamalı ve namazı tamamladıktan sonra sehiv secdesi yapmalıdır.

92.
Mesele: İhtiyat namazını, namazın hemen ardından ve namazı bozan işlerden birini yapmadan önce yerine getirmelidir. İhtiyat namazında sadece Hamd suresi okunur, başka bir sure okunmaz. Aynı şekilde ihtiyat namazında kunut yoktur. İhtiyatı vacip gereği mükellef Hamd suresini – namazın aslında sesli olsa dahi – ihtiyat namazında sessiz okumalıdır.

93.
Mesele: Eğer mükellef, unutkanlıkla namazda bir secdeyi yerine getirmemişse ve onun namazda telafi edilme imkânı yoksa bu durumda namazı tamamlamasının hemen ardından o secdenin kazasını yerine getirmelidir. Namazda dalgınlıkla teşehhüdü okumamış olan kimse namazın hemen ardından iki sehiv secdesi yapmalıdır.

94.
Mesele: İki sehiv secdesinin vacip olduğu yerler şunlardır:

1-
Namaz esnasında yanlışlıkla konuştuğunda [ihtiyatı vacip gereği].

2-
Selam vermemesi gereken yerde selam verdiğinde [ihtiyatı vacip gereği].

3- 91.
meselede belirtildiği gibi dört ile beş arasında şek ettiğinde.

4-
Eğer namazdan sonra genel olarak hata ile namazdan bir şey eksilttiği veya bir şey artırdığını –ancak bunların hiçbiri namazı batıl etmiyor olmalı – anlarsa ihtiyatı vacip gereği iki sehiv secdesi yapmalıdır.

Oturması gereken yerde kalkacak olursa ve kalkması gereken yerde oturursa ihtiyatı müstehap olarak iki sehiv secdesi yapmalıdır. Hatta namazda yaptığı her türlü fazlalık ve eksiklik için iki sehiv secdesi yapması iyidir.

95.
Mesele: İki sehiv secdesini yerine getirmek için niyet lazım değildir. Sadece secde anında şöyle demesi yeterlidir: “Bismillahi ve billah Esselamualeykeeyyuhennebiyyu ve rahmetullahi ve berekatuh”. Sonra başını secdeden kaldırıp oturmalı ve ardından tekrar secdeye giderek yukarıdaki zikri tekrarlamalıdır. Daha sonra başını secdeden kaldırdığında teşehhüt okumalı ve son olarak “esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekatuh” demelidir.

96.
Mesele: Sehiv secdesinde ihtiyatı vacip gereği üzerine secdenin sahih olduğu bir şeye secde etmeli, bedeninin yedi uzvu yere gelmelidir. Fakat secdenin taharet ve kıbleye doğru olma gibi diğer şartlarını riayet etmesi lazım değildir.

Cemaat Namazı



97.
Mesele: Günlük namazların cemaatle kılınması müstehaptır. Hatta bazı durumlarda cemaat namazı vacip olabilir. Mesela kıraatı yanlış olan ve bunu düzeltme imkânı bulunduğu halde öğrenip düzeltmede gevşek davranan kimsenin imkân dahilinde başka birine iktida ederek namaz kılması gerekir.

98.
Mesele: İhtiyatı vacip gereği müstehap namazların hiçbirinde cemaat namazı meşru değildir. Sadece yağmur namazı cemaatle kılınabilir.

99.
Mesele: Cemaat imamının şartları şunlardır:

1-
Baliğ olmalı

2-
Akil olmalı

3-
Mümin olmalı (yani on iki imam Şiası olmalı)

4-
Adil olmalı

5-
Helalzade olmalı

6-
Kıraati sahih olmalı

7-
İhtiyatı vacip gereği işlediği bir suçtan dolayı kendisine şer’i ceza uygulanmış olmamalı

8-
Eğer memum(“imama uyan kişi”dir)/cemaat ayakta namaz kılıyorsa imam da ayakta namaz kılmalıdır

9-
Eğer memum/cemaat erkek ise imam da erkek olmalıdır

10-
İmamın namazı, memumun (cemaatin) nazarında sahih olmalıdır. Binaenaleyh namazını batıl saydığı birine iktida edemez. Mesela imam, vazifesinin teyemmüm olduğuna inanarak teyemmüm etmiş ama memuma (ona iktida eden kimse) göre onun vazifesi abdest veya gusüldür.

100.
Mesele: Cemaat namazının şartları şunlardır:

1-
İmama uyaniktida kastı taşımalıdır.

2-
Cemaat imamı, imama uyan için muayyen olmalıdır, onu genel olarak tanıması yeterlidir. Mesela; hazır olan imama –onu tanımasa dahi – iktida etme kastı taşımalıdır.

3-
Cemaat imamı namazında müstakil olmalıdır. Dolayısıyla başka birine iktida etmiş olan birine iktida etmek caiz değildir.

4-
İmama uyan kişi namazına iktida ederek başlamış olmalıdır. Dolayısıyla münferit olarak namaz kılan birinin namaz halinde niyetini cemaat namazına çevirmesi caiz değildir.

5-
İmama uyan kişi, namaz arasında şer’i bir mazereti olmadan niyetini münferit namaza çevirememelidir; bunu yaptığında cemaat namazı sakıncalı olur.

6-
İmam ile erkek memum arasında onları birbirinden ayıracak bir engel bulunmamalıdır. Söz konusu engelin imamı görmesini engellemesiyle engellememesi arasında fark yoktur. Aynı şekilde imama bağlantıyı sağlayan memumla diğer memum arasında engel olmamalıdır. Mesela birinci safta namaz kılmakta olan memumiçin bağlantı, birinci safta onunla imam arasında bulunan kimselerdir. Eğer memumun bulunduğu safta hiç kimse imama bağlanmamışsa onun bağlantısı bir önceki safta onunla imam arasında bulunan kimselerledir.

7-
İmamın durduğu yer, cemaatin durduğu yerden yüksekte olmamalı ve örfün nazarında imamın durduğu yer cemaatin durduğu yerden yüksek sayılmamalıdır. Fakat cemaatin durduğu yerin imamın durduğu yerden daha yüksekte olması sakıncasızdır. Hatta yükseklik cemaat namazı durumundan çıkarmayacak ölçüde fazla da olabilir.

8-
Memumla imam arasındaki mesafe veya onunlaimamabağlantısını sağlayan diğer memum arasındaki mesafe fazla olmamalıdır. Bilakis ihtiyatı vacip gereği memumun secde ettiği yer ile imamın durduğu yer arasında veya onunla imam arasında bağlantı sağlayan ön saftaki memumun durduğu yer arasındaki mesafe normal olarak açılmış en büyük adımdan (yaklaşık bir metreden) fazla olmamalıdır.

9-
Memum imamdan önde ve ihtiyatı vacip gereği imamla aynı hizada durmamalıdır. Aksine azıcık imamdan geride durmalıdır. Ancak memum sadece bir erkek olursa imamla aynı hizada durabilir. Eğer memum kadın olursa imam veya başka bir erkek memuma nispet durması gereken yerin şartlarını 72. meselede belirtildiği şekilde riayet etmelidir.

101.
Mesele: Memum, öğlen ve ikindi namazlarının birinci ve ikinci rekâtlarında ihtiyatı vacip gereği Hamd ve sureyi okuyamaz. Ancak sabah, akşam ve yatsı namazlarında sessizce okuyabilir. Elbette bu, imamın sesini –hatta kelimeleri anlaşılmayacak şekilde olsa bile – duyamadığı zaman geçerlidir.

Cemaat imamı birinci ve ikinci rekâtlardaki kıraatin dışında memumun diğer işleri ve zikirlerini üstlenmez. Dolayısıyla memum, namazın diğer vaciplerini münferit namaz kıldığında yaptığı gibi yerine getirmelidir. Sadece şu farkla ki; memum namazın rükû ve secde gibi işlerinde imama tabi olmalı, yani bunları imamdan sonra yapmalıdır. Fakat namazın zikirlerinde; mesela rükû ve secde zikirlerini okumada imama tabi olması gerekmez. Elbette tekbiret’ul-ihram bu hükümden istisna edilmiştir ve imamdan önce tekbiret’ul-ihram zikrinin söylenmesi caiz değildir. Eğer memumun mazereti varsa namazın son teşehhüdünde imama tabi olmaması ve onu imamdan önce okuması caizdir. Fakat namazın selamında imama tabi olmak hiçbir zaman lazım değildir. Dolayısıyla memum, imamdan önce selamı okuyabilir.

102.
Mesele:Memum, imamın namazının ortasında ona iktida edebilir. Bu işi şekilde olabilir:

Birinci şekil: İmam birinci rekâtta Hamd ve sureyi okumakla veya rükû ile meşguldür. İmam rükûu tamamlamadan önce memum ona yetişirse; niyet edip tekbiret’ul-ihram getirdikten sonra diğer memumlar gibi imama tabi olarak namazını kılar. Sanki namaza en başından iktida etmiş gibi tüm cemaat gibi davranarak namazını tamamlar.

İkinci şekil: İmam birinci rekâtta değildir. Bu durumda imam rükûu tamamlamadan önce memumun ona iktida etme fırsatı vardır. Eğer imam başını rükûdan kaldırırsa artık o rekatta imama iktida etme fırsatını kaçırmış olur. Eğer memumrükûden önce veya rükû esnasında iktida edecek olursa namazdaki fiilleri imamla uyumlu şekilde yerine getirmelidir. Elbette bazı durumlarda onların namazları birbirinden farklı olacaktır. Mesela:

Eğer imam öğlen namazının ikinci rekâtında iken memum ona iktida edecek olursa; bu memum için birinci rekât ve imam için ikinci rekâttır. Dolayısıyla imam teşehhüt için oturduğunda memum el parmakları ve ayaklarının ön kısmını yere koymalı ve dizlerini kaldırmış olarak beklemeli, imam teşehhüdünü bitirinceye kadar ayağa kalkmamalıdır. İmam teşehhüdü tamamlayınca onunla birlikte ayağa kalktığında memum için ikinci, imam içinse üçüncü rekâttadır. Onun için memumHamd ve sureyi okumalıdır. Eğer bunları tamamlamadan önce imam rükûa gidecek olursa memum kıraatini kesip rükûa gidebilir, sonra da imamla birlikte secdeleri yerine getirir. Secdelerin ardından memum teşehhüt okumalıdır; çünkü o, namazının ikinci rekâtının sonundadır. İmam ise kıyam için kalkmalıdır; çünkü o, namazının üçüncü rekâtının sonundadır. Memum teşehhüdü okuduktan sonra ayağa kalkmalı ve cemaate katılmalı, “tesbihat-ı erbaa”yı okumalı, sonra da imamla birlikte rükûa gitmelidir… ve bu şekilde namazını tamamlamalıdır.

Eğer memum namazın üçüncü veya dördüncü rekâtında cemaate katılmak istiyorsa, en iyisi imam rükûa vardığında ona iktida etmektir. Çünkü kıyam esnasında iken imama iktida ederse Hamd ve sureyi kendisinin okuması vacip olur; elbette bu, imamın memumaHamd ve sureyi okuma fırsatı vermesi halindedir. Eğer bunları okuma mühleti vermezse memum sadece Hamd suresine yetinerek rükûda kendisini imama yetiştirebilir. Eğer imam, memumaHamd suresini okuma mühletini de vermezse; öyle ki memum, Hamd suresini tamamladığı takdirde imamın rükûuna yetişemeyecektir; bu durumda Hamd suresini okumayı kesip kendisini imamın rükûuna yetiştirmesi caizdir.

Yolcu Namazı



103.
Mesele: Yolcunun öğlen, ikindi ve yatsı namazlarını şu sekiz şart altında kısaltarak ikişer rekât kılması gerekir:

Birincisi:Yolcu şer’i mesafeyi kat etme kastı taşımalıdır; şer’i mesafenin miktarı ise yaklaşık 44 km sadece gidiş veya sadece dönüş veyahut 22 km gidiş ve 22 km dönüş olmak üzere toplamda 44 km’dir. Şer’i mesafe, kişinin örfün nazarında yolcu sayılacağı mekândan itibaren başlar ki bu da genellikle şehrin son noktasıdır.

İkincisi: Yolcunun kastı devam etmelidir; yani yolun ortasında kastından dönmemelidir.

Üçüncüsü: Şer’i mesafeyi kat ederken bir yerde on gün ikamet etme kastı olmamalıdır veya bir yerde ikametinde tereddüt ettiği halde otuz gün kalmamalıdır. Aynı şekilde yolun arasında vatanından veya ikamet yerinden geçmemelidir. Zira vatandan veya ikamet yerinden geçmek ve orada azıcık kalmak yolculuğu kesmiş olur.

Dördüncüsü: Yolculuğu mubah olmalıdır; yani yolculuk etmedeki maksadı haram bir iş yapmak olmamalıdır.

Beşincisi:Neşe ve eğlence için avlanma yolculuğu olmamalıdır.

Altıncısı: Evi yanında olan göçebeler gibi olmamalıdır.

Yedincisi: Denizci, pilot ve şoför gibi işi yolculuk olmamalı veya evi bir şehirde ve işi başka bir şehirde olup sürekli oraya yolculuk yapmak zorunda olduğundan çok yolculuk yapan biri (kesir’us-sefer) olmamalıdır.

Sekizincisi: Yolcu ruhsat haddine ulaşmalıdır; yani şehrinden o kadar uzaklaşmış olmalı ki oranın yerleşim yerleri veya uzantılarında yaşamakta olan halkı görmemelidir.

104.
Mesele: Zikri geçen şartları taşıyan bir yolcunun namazını kısaltarak kılması gerekir. Ancak aşağıdaki durumlardan biri oluşursa namazını kısaltamaz:

1-
Vatanı veya ikamet bölgesinden geçmesi ve bir süre orada kalması.

2-
Belli bir şehirde on gün kalmayı kastetmesi.

3-
Belli bir şehirde ikamet kastı olmaksızın tereddüt içinde otuz gün kalmış olması.

Binaenaleyh eğer bu durumlardan herhangi biri tahakkuk edecek olursa – yeni bir yolculuk başlatmadıkça – namazını kısaltılarak kılmaktan tam kılmaya döndürmelidir.

105.
Mesele: Vatan ve ikamet yerinden maksat şu üç yerden birdir:

1-
Asli vatan; kişinin nispet edildiği yer ki genellikle onun doğduğu yeridir.

2-
Kişinin, ömrünün geri kalan miktarını geçirmeği düşündüğü; kendisi için daimi olarak seçip ikametgâh ve mesken edindiği yer.

3-
Kişinin uzun bir süre kendisi için ikametgâh edindiği ve artık orada kendisine “yolcu” denilmediği yer. Mesela; ticaret veya eğitim için bir yerde iki yıl veya daha fazla ikamet eden kimse gibi.

106.
Mesele: Eğer yolcu bir şehirde on gün kalmayı kastederse; dört rekâtlı bir namazı eda olarak kılmadan önce niyetinden dönecek olursa namazını kısaltarak kılmalıdır. Fakat eğer dört rekâtlı bir namazı eda olarak kıldıktan sonra niyetinden dönecek olursa o şehirde kaldığı süre içinde namazını tam kılmalıdır.

107.
Mesele: Vazifesi namazı kısaltarak kılmak olduğu halde onu tam kılan kişi hakkında birkaç durum söz konusudur ki en önemlileri şunlardır:

1-
Namazın yolcu hakkında kısaltılması ile ilgili şer’i meseleyi bilmemesi veya kendisi hakkında namazı kısaltması gerektiği konusunu bilmemesi; ki bu durumda namazı sahihtir.

2-
Bu, oradaki özel durumu bilmemesinden kaynaklanmıştır. Mesela şer’i mesafede gidiş-dönüşün toplamının da namazın kısaltılmasına sebep olduğunu bilmiyordu. Bu durumda eğer vakit içinde meseleyi öğrenirse ihtiyatı vacip gereği namazı yeniden kılmalıdır. Fakat eğer vakit geçtikten sonra öğrenirse namazı kaza etmesi vacip değildir.

3-
Yolcu olduğunu unuttuğu veya yolcunun vazifesinin namazları kısaltmak olduğunu unuttuğu için tam kılmıştır. Bu durumun hükmü önceki durumda olduğu gibidir.

108.
Mesele: Vazifesi namazı tam kılmak olan biri eğer onu kısaltarak kılacak olursa namazı batıldır ve onu yeniden kılmalı veya kazasını yerine getirmelidir. Elbette bir yerde on gün kalmayı kastetmiş olan yolcu; namazını tam kılması gerektiğini bilmediği için onu kısaltarak kılmış ve daha sonra meselenin hükmünü öğrenmişse, ihtiyatı vacip gereği namazını yeniden kılmalıdır.

109.
Mesele: Eğer birisi vaktin başlangıcında yolcu değil idiyse ve namazı kılmadan yola çıkmış olursa yolculukta namazını kısaltarak kılmalıdır. Eğer vaktin başında yolcu olduğu halde namazı kılmamış; hareket edip vatanına veya on gün ikamet edeceği yere varmışsa namazını tam olarak kılmalıdır. Binaenaleyh namazı tam veya kısaltarak kılmadaki ölçü onun eda edilme vaktidir, vacip olma vakti değil.

110.
Mesele: Yolcu dört yerde namazını kısaltarak veya tam kılma konusunda tercih hakkına sahiptir: Mekke, Medine, Sehle mescidini de içine alacak şekilde Kufe şehri, kabri şerifin yaklaşık on bir buçuk metre etrafındaki mesafeye kadarİmam Hüseyin’in (a.s) haremi.

Kaza Namazı



111.
Mesele: Vakti sona erinceye kadar günlük namazını kılmayan veya batıl olarak kılan kimsenin, namazını vaktin dışında kaza etmesi vaciptir. Bu hükümden üç durum istisna edilmiştir:

1-
Buluğa ermemiş çocuk veya deli ya da baygın kimsenin namazı; elbette baygınlık kendi fiil ve iradesi ile gerçekleşmemiş olmalıdır.

2-
Hayız ve nifas kanı gören kadının, kanaması olan günlerde kılmadığı namaz.

3-
Asli kâfirin (mürted olmayan) kılmadığı namaz.

112.
Mesele: Kaza namazını yolculukta veya vatanda, gece veya gündüz her vakitte yerine getirmek mümkündür. Fakat şuna dikkat etmek gerekir: Vatanda veya ikamet ettiği yerde tam olarak kazaya giden namazın kazasını, yolculukta dahi tam olarak kaza etmelidir. Yolculukta kazaya giden namazı da yolculukta olmasa dahi kısaltılmış olarak kaza etmelidir.

113.
Mesele: Vaktin başlangıcında yolcu ve sonunda ise mukim olan veya tersi bir durumda olan kimsenin namazı kazaya gitmişse; vaktin sonundaki durumunu dikkate alacaktır. Eğer vaktin sonunda yolcu idiyse; namazı –kendi şehrinde olsa da – kasri (kısaltılmış) olarak kaza etmesi gerekir. Eğer vaktin sonunda yolcu değil idiyse; namazı – yolculukta da olsa – tam olarak kaza etmelidir.

114.
Mesele: Günlük namazların kazasında tertip lazım değildir. Ancak eda olarak kılınmasında tertip gereken namazların kazasında tertibi riayet etmelidir. Bir güne ait öğlen ve ikindi veya bir geceye ait akşam ve yatsı namazını kaza edecek olan kimsenin aynı günün ikindi namazının kazasını o günün öğlen namazının kazasından önce yerine getirmesi caiz değildir.

115.
Mesele: Bir mazeretten dolayı namazını kılmayan ve sonra da kaza etmesi mümkün olduğu halde kazasını yerine getirmeden ölen kimsenin; ihtiyatı vacip gereği büyük oğlu ondan taraf namazını kaza etmelidir. Elbette bir şartla; baba öldüğü sırada büyük oğul buluğa ermiş olmalı veya deli olmamalı, şer’i açıdan da babanın mirasından mahrum olmamalıdır. Eğer baba öldüğü sırada büyük oğul, buluğa ermemişse veya deli ise ya da mirastan mahrum ise onun kaza namazını kılması vacip olmaz. Büyük oğlun babanın kaza namazını şahsen kendisinin kılması gerekmez; bu iş için ücretle birini görevlendirebilir. Eğer başka biri babanın kaza namazını kılmayı üstlenirse teklif büyük oğlun boynundan düşer.

Ayat Namazı



116.
Mesele: Vacip namazlardan biri ayat namazıdır. Bu namaz güneş ve ay tutulması sırasında vacip olur. İhtiyatı vacip gereği deprem olduğunda da kılınmalıdır. Güneş ve ay tutulması için kılınması gereken ayat namazının vakti, güneş veya ayın tutulmaya başladığı andan itibaren başlar ve onlar doğal haline dönünceye kadar devam eder. İhtiyatı vacip gereği deprem olduğunda hiçbir geciktirmede bulunmadan ayat namazını kılmalıdır.

117.
Mesele:Ayat namazı iki rekâttır. Her rekâtta beş rükû vardır. Bu namazı yerine getirmek için tekbiret’ul-ihram getirip Hamd suresini okuduktan sonra herhangi bir sureyi – mesela Tevhid suresini – seçerek onu beş parçaya bölebilir. İhtiyatı vacip gereği “Bismillahirrahmanirrahim”e tek başına yetinmemelidir. Birinci bölüm olarak: “Bismillahirrahmanirrahim Kul HuvellahuEhad” deyip rükûa gitmeli, rükûdan doğrulup ikinci bölüm olarak: “Allah’us-Samed” deyip rükûa gitmeli, rükûdan doğrulup üçüncü bölüm olarak: “lemyelid” deyip rükûa gitmeli, rükûdan doğrulup dördüncü bölüm olarak: “ve lemyuled” deyip rükûa gitmeli ve rükûdan doğrulup beşinci bölüm olarak: “ve lemyekunlehukufuvenehad” deyip rükûa gitmelidir. Beşinci rükûdan doğrulup iki secde yerine getirdikten sonra ikinci rekâtı da aynı keyfiyette kılmalıdır. Namazın sonunda da günlük namazlarda olduğu gibi teşehhüt ve selam okumalıdır.

118.
Mesele: Eğer birisi güneş veya ayın tutulduğunu bildiği halde kasten veya unutarak ayat namazı kılmazsa ve namazın vakti sona erecek olursa onun kazasını yerine getirmesi vacip olur. Eğer güneş ve ay tutulmasından haberi olmamışsa ve onun vakti de geçmişse; eğer güneş ve ayın yüzü tam olarak tutulmuşsa (yani güneş ve ayın tamamı kaybolacak şekilde tutulmuşsa) kazası vaciptir. Eğer tam olarak tutulmamışsa kaza vacip değildir.

Cuma Namazı



119.
Mesele: Cuma namazı sabah namazı gibi iki rekâttır. Şu farkla ki; Cuma namazında iki hutbenin okunması gerekir. Cuma namazı, Cuma günü öğlen namazının yerine kılınır. Hz. Mehdi’nin (a.s) gaybet döneminde Cuma namazı şartlarına uygun şekilde kılınırsa; mükellef Cuma namazına katılmak veya öğlen namazını kılmak arasında ihtiyar sahibidir; ikisinden dilediğini tercih eder. Hatta vaktin en başında öğlen namazını kılabilir.

Cuma namazının sahih olma ve öğlen namazının yerine geçebilme şartlarından bazıları şunlardır:

1-
Namaz cemaatle kılınmalı ve namaza katılanların sayısı imam da dâhil en az beş kişi olmalıdır.

2-
Cuma imamı, cemaat imamındaki adalet vb. şartlara haiz olmalıdır. Cuma namazı, cemaat namazında muteber olan şartları taşımalıdır. (99 ve 100. meseleye müracaat edin).

3-
Cuma imamı namazdan önce iki hutbe okumalıdır.

4-
Namaz ikame edilmeden önce, beş buçuk kilometreden az bir mesafede başka bir Cuma namazı kılınmamış olmalıdır.
Oruç Hükümleri → ← Taharet Hükümleri
العربية فارسی اردو English Azərbaycan Türkçe Français